"Kahretsin, böylesine aptalca bir konuda Mert, böyle bir konuda takılıp kalıyoruz. Sanırım imkânsız bir görevimiz var."
"Saçmalama Deniz. Elbette birisini seçeceğiz. Ben bir çay hazırlayayım. Kafam çalışmaz çay içmeden. Sen de ister misin?"
"Evet, lütfen. O içmiyor mu?"
Tracy bu arada resimlere bakıyordu.
"Hayır, kahveden başka hiçbir şey içmez. Bu alışkanlığından vazgeçirmeye çalışıyorum onu ama başaramadım henüz."
600.gün... Zamanı tutamıyorum sevgili durduramıyorum. Son günümüzde bana "dursun mu zaman?" demiştin. Dursun artık sevgili, dursun artık, hayır zaman akıp gitmesin. Yarın, dün olsun. Zaman artık geriye aksın istiyorum. Merak etmiyorum geleceği, istemiyorum geleceği. Gözlerimin ışığının sönmesini izlemeyi değil, ışığını geri kazanmasını
Müşfik Baba’dan mıdır yoksa bulunduğumuz mekandan mıdır bilinmez müthiş huzurlu başladı bu kitap benim için. Mis gibi kahve ve kitap kokusu arasında bir sahaf dükkanındayız. Müşfik Baba kapının önündeki delikanlıya hayranlıkla bakarken biz de daha kim olduğunu bile bilmeden sahipleniyoruz onu. Yazarımız Güven Kemerkaya‘nın
“Žižek, Lubitsch'in Ninotchka adlı filmindeki bir sahneye gönderme yapıyor. Ninotchka'nın bir yerinde, filmin kahramanı, bir türlü güldüremediği Greta Garbo'ya şu hikâyeyi anlatır: "Adamın biri garsona şunu söylemiş, 'Kahve istiyorum. Kremasız olsun, lütfen!' Garson da öteden seslenmiş: 'Kusura bakmayın! Kremamız kalmadı. Sütsüz olsa olur mu?" "Bu basit şakanın altında önemli bir gerçek vardır, der Žižek. "Bu adam her iki koşulda da kahvesini sade içecektir. Ancak, kahveyi neyin eksikliğinin tanımladığı önemlidir. Biri kremanın yokluğu üzerinden tanımlanmışken, öteki sütün eksikliği ile belirlenmiştir. Ve bu ikisi asla aynı şey değildir. Çünkü farklı yoklukların izini taşırlar."
Bol istifadeli, anlaşılır ve akıcı bir kitap. Akademik dilde yazılmadığı için herkes rahatlıkla okuyabilir. Neredeyse her sayfada altını çizdiğim, yıldızladığım hatta üç yıldız attığım cümleler var. Sindirerek okuduğum için okumam biraz uzun sürdü. Aile bağlarına önem verenlere mutlaka tavsiye ettiğim, yol gösterici bir eser. “Son Sığınak Aile”den sonra Nevzat Tarhan’a hayranlığım öyle arttı ki 4-5 kitabını daha aldım. Sırada “Bilinçli Aile Olmak” var. Psikolojiyi maneviyatla birleştirip öyle güzel bir şekilde anlatmış ki, geceleri kahve eşliğinde güzel gidiyor.
Not: Evliliğin de ilmi var, lütfen öğrenin. Bodoslama kimsenin hayatına dalmayın. Güzel geçinmek bir sanattır, sanatkârlara selam olsun.
“Bir korkuya neden sığınır insan, neden onu içinde besler ve büyütür?”
Batıl inançlarınız var mı?
Çoğumuzun cevabı evet olsa da, “hadi canım, öyle şey olur mu,” diyenlerin sesini de duyar gibiyim. Ama şu bir gerçek ki gün içerisinde batıl olup olmadığına dikkat etmeksizin birçoğunu uygularken buluyoruz kendimizi. “Doğum gününde mum üflemek
Tarih: 13 Eylül 1922 Yer: İzmir
Falih Rıfkı Atay'ın anılarından:
Mustafa Kemal lzmir, Göztepe'deki Latife Hanımların Köşküne taşınmıştır. Oradan Izmir Limanı çok iyi görünmektedir.
Limanda, takriben 65 parçadan oluşan lngiliz, Frransız ve İtalyan gemileri vardır. Mustafa Kemal, bu gemilerin varlığından çok tedirgindir.
Köşkün
Passion başını kaldırarak Mark'ın 12 hatlarını dikkatle inceledi. Ne görüyordu? Mark onun yüz Halesinde açlık ve ihtiras görüyordu. Açlık ve ihtirası başka bir by yumuşatıyordu. Mark bunun ne olduğunu bilmiyordu ama onm boş hayallere kapılmasını da istemiyordu.
Mark onun clinin üzerindeki elini sıkarak avucunu bastırdı. Hurada bulunmamın
🍂
Sevgili bayan Milena'ya,
Size önce Prag'dan, ardından da Meran'dan yazdığım kısacık mektuplarıma kesinlikle cevap beklemiyordum.
Umduğum gibi karşılık yazmadınız da sevinmem gerek. Sessiz kaldığımız her gün iyi olduğumuzun işaretidir.
Bu yüzden sevinmem gerek ki, iyi olduğunuzu bildiğim için.
Yarım kalmış bir düş gibi.
Önümden
"Yirminci sabah sigarasını yaktı Judith; kahvaltı tepsisinin üzerinde duran kahve tasında söndürdü kibriti. Zaten kahvaltıya şöyle bir dokunmuştu.(...) Kendiliğinden bir hareketle, kahvesinin kibrit çöpleriyle dolu artığını altıntop suyuyla dolu bardağa boşalttı Judith; henüz yakmış olduğu sigarayı da attı bardağa."
Para romanının 1978
"“Filtre kahve lütfen” dedim. Sesim bir tuhaf çıkmıştı. Başka birinin sesi gibi... Yüzünü bilmediğim fakat sesine aşina olduğum bir dublaj sanatçısı tarafından özensizce seslendirilmiştim sanki. Son zamanlarda, ne zaman ağzımı açsam bu uğursuz duyguya kapılıyordum. Özellikle de tanımadığım birilerine bir şey söylerken... Kendimden çıkmasını hayal ettiğim sesle, çıkan ses birbirini tutmuyordu. Hayal ettiğim ses daha yumuşak, daha ılımlı, daha dinlendirici, daha güzeldi. Çıkan ses sivri, huzursuz, yorucu, sinsi ve en kötüsü yabancıydı. Tiksintiyle öksürerek boğazımı temizledim."
2
Bir şeyler yedikten sonra hızlıca okula doğru yol aldı. Şu sıralar garip hislere kapılıyordu sanki. Geçen gün arkadaşlarıyla bir konuyu konuşurken en yakın arkadaşı olan Sofia'nın zihninde neler olduğunu farkında olmadan gördü. Başlar da bunu pek önemsemedi Rewa. Fakat bugün yine olmuştu. Okuldan sonra mezuniyet balosunu konuşmak için kızlarla kahve içmeye gitti. Kiyafetlerden bahsederken arkadaşı Lily " Kahretsin ! Neden en o elbiseyi sen aldın ki çok mu güzelsin Rewa... Tanrım görmeye bile tahammül edemiyorum artık." dedi.
Rewa " Lily sözlerin çok kırıcı Tanrı aşkına ne kötülüğüm dokundu sana?" diye çıkıştı.
Herkes Rewa'ya dönüp şaşkınlık içinde sustu. Sofia "Lily hiç konuşmadı nasıl..."
Rewa " Özür dilerim kızlar bu aralar pek iyi değilim. Afedersiniz kalkayım ben işlerim var. Kusura bakma lütfen Lily "
Hızla cafe' den dışarı çıktı. "Tanrım yine oldu nasıl olur bu neler oluyor bana..."
BeŞ