Novalar, Güneş benzeri (orta ve küçük kütleli) yıldızların artıkları olan beyaz cücelerde gerçekleşen patlamalardır. Bu patlamalar, bir üyesi beyaz cüce olan çift yıldız
sistemlerinde gözlenen ani parlaklık değişimleriyle kendini gösterir. Bir beyaz cüce ile bir kırmızı dev yıldızdan oluşan bir çift yıldız sisteminde, kırmızı devden beyaz cücenin yüzeyine yoğun hidrojen içerikli gaz akışı olur. Böylece beyaz cücenin yüzeyinde bir hidrojen örtü meydana gelir. Bu sırada sıcak beyaz cüce yüzeyindeki hidrojeni ısıtır ve sonunda ısınan hidrojen, füzyonu başlatacak şekilde tutuşur. Enerjideki ani artış, nükleer füzyon patlaması kaynaklı ani parlama olarak gözlenir. Patlamada nesnenin ışınım gücü 10.000 kattan daha fazla artabilir. Bu sırada yıldız aniden parlar, hatta bazı durumlarda sönük cisim gökyüzünde çıplak gözle görünür hale gelir.
Denizin en az yeri bir köpüğü başlatıyor
Yürüyorum kumların çakılların yanı sıra
Yüreğimde bir sancı keskin bir akasya kokusundan
Avuçlarımda bir yanma
Büyüyen bir ürpertiyim sanki, kayıp gidiyorum üstünde sabahın
Oldu olacak
Eğilip bir taş alıyorum yerden, fırlatıyorum denize
Ufacık bir gülüş geçiyor suyun üzerinden
Bir çocuğun gülüşü
Ben sana ne güzel takıldım. Bir balığın oltaya doğru yüzmesi - yemi değil, ipi istiyorum'lu şeyler.- gibi. Hani sen öyle bir baktın ki, içimin buzları mı kaldı, yahu deli misin sen, insan Antartika olsa, sana çözülür. Sanat sanat içindir, sanat toplum içindir, her şey senin içindir. Beynimi yitirdim, bana biraz şarap içir. Hocalar bir nebze
Bugün Dersim ili Ovacık ilçesinde Kızılbaşların ziyaret yerlerinden biri Ana Fatma Ziyaretidir. 2018 Ağustos tarihinde bölgeye yaptığım ziyarete binaen gözlemime göre yerel halk, gulbanglarına Ana Fatma ile başlayıp pek çok erenin adını anıyor ve sonra gulbangı yine Ana Fatma ile bitiriyorlar. Dolayısıyla Fatma kültü gerek yerel Alevilik gerekse
POLLYANNA'YA SON MEKTUP
Aşk mektupları elbette yakılmalı,
geçmiş en soylu yakacaktır.
Nabokov
Muhabbet kuşumuz öldü
Arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak
Biliyorsun ölüm, mavi boş bir
Onlara "Patron ve hanım, burada çıplak insanlar görmek istemiyor," denmişti.
"Her şeyi örtmek zorundayız. Herkes örtünmeli," demişlerdi.
Çember oluşturarak durmuşlar, patronla hanımın ve diğerlerinin bedenlerini örtmek için nasıl kumaşlar kullandığına bakmışlardı. Çöl göçebeleri şaşkındı; insanların çıplaklıklarından neden utanabileceğini ya da rahatsız olabileceğini anlamıyorlardı. Bu insanlar kendi ortamlarında, insan kılından yapılmış pubik bir örtü dışında çıplak dolaşıyorlardı. Bedenlerini sadece kırmızı aşıboyası ve hayvan yağından yapılmış bir merhemle örtüyorlardı. Bu merhemin onları hastalıktan ve kötü ruhlardan koruduğuna inanıyorlardı. Ancak en temel kullanım nedeni avlanırken insan bedeninin kokusunu ortadan kaldırmaktı. Bunun yanı sıra bedenleri törensel olaylar ve ritüeller sırasında da yağlanıyordu.
Ey toprağı bir yazgının! İlk oda
Ölü yaprakla ve terkedilmişlikle bağırıyordu.
İkincisi ve daha büyüğü üstüne, ışık
Yayılmıştı, kırmızı ve gri örtü, gerçek mutluluk.
Denizin en az yeri bir köpüğü başlatıyor
Yürüyorum kumların çakıllarin yanı sıra
Yüreğimde bir sancı keskin bir akasya kokusundan
Avuçlarımda bir yanma
Büyüyen bir ürpertiyim sanki, kayıp gidiyorum üstünde sabahın
Oldu olacak
Eğilip bir taş alıyorum yerden, fırlatıyorum denize
Ufacık bir gülüş geçiyor suyun üzerinden
Bir çocuğun gülüşü
Kapıyı açıyor. Derin çizgilerin toplaştığı yüzünde kocaman bir boşluk var. Uzun zamandır havalandırılmamış yerlere özgü bir hava, yalnızlık ve insan dışkısı kokan girişe alıyor beni. Üç sandalye ile çevrelenmiş küçük bir masa, soluk kırmızı puanlı bir örtü; üzerinde yarısına kadar dolu cam bir sürahi var; su düzgün durmuyor, ya masa eğri ya da zemin. Öbür odalara ya da tuvalete, mutfağa, her neyse bir yerlere açılan üç kapı da kapalı. Yaşlılığın yumuşak, duyulmaktan çok sezilebilen korkunç sesleri sinmiş dört bir yana; dış dünya içeri sızamıyor. Bir sandalye uzatıyor bana. Anlaşılan burada ağırlanacağım.