Bir otel odası kadar bana aitsin
Bir mağara gibi hiç kimseye
Herkese bir deniz gibi
Biliyorum sadece bir emanetsin.
Bir şarkı gibisin dünya!
Çoğu zaman hüzün makamında
Coşkulu bazan da
Kimi zaman bir öğle vakti gibi
Sıkıntılı ve sabit
Geçen zamanlar bitmeyen bir beste
Tarih bir nakarat sanki.
Ben herhangi bir savaşta herhangi bir asker
olsam da herhangi bir asker
Benim de payıma düştü
Biraz mavi biraz ümit.
Güneş bir kez daha batarken sulara
Bıkmadan bir kez daha
Biriken kızıllıkta biraz da
Benim kanımdan katkı var.
1.
Bu dağ Mengene dağıdır
Tanyeri atanda Van'da
Bu dağ Nemrut yavrusudur
Tanyeri atanda Nemruda karşı
Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur
Bir yanın seccade Acem mülküdür
BU SABAH
Bu sabah gök güzel, mavi, tertemiz;
İçimden geçiyor aydınlık bir iz.
Öyle bir saadet ince belirsiz,
İnandım ki artık ben gülüyorum.
Bu sabah sütünü emdim sevincin;
Düştü kabuk gibi haset, fitne, kin;
Umut kirmeninde eğrilmek için
İpek gibi tel tel sökülüyorum.
Kovdum yüreğimde yatan.garibi;
Bu sabah şu ufkun benim sahibi.
Bir ışık içinde akan su gibi
İçimden içime dökülüyorum.
Erkek ruhlu Safo'nun, hem sevdalı hem ozan,
Acı solgunluğuyla daha güzel Venüs'ten!
- Yenik düştü mavi göz binbir acıyla dolan
Kara gözüne halka halka oyulmuş süsten
Erkek ruhlu Safo'nun, hem sevdalı hem ozan!
Venüs'ten daha güzel durur nereye dursa,
Tükenmez ışığıyla sarışın gençliğinin
Kendi kızına vurgun, güngörmüş Okyanus'a
Saçar hazinesini bütün güzelliğinin;
Venüs'ten daha güzel durur nereye dursa!
- Çok şeyi yadsıyarak can verdiği gün Safo,
Uydurma tapınmayı, dini hor görüp bütün,
Dinsizliği kibriyle ezen bir serseme, o
Cânım vücudunu bir yem gibi sunduğu gün,
Çok şeyi yadsıyarak can verdiği gün Safo,
İşte Lesbos dövünür durur o günden beri,
Issız kıyılarından göklere doğru taşan
İniltiyle kendinden geçer de geceleri
Avunmaz yeryüzünün sunduğu saygılardan!
İşte Lesbos dövünür durur o günden beri!
içime eğildim
tanrıyla konuşuyordum susarak.
zaman kadar eskiydi o sokaklar
kader kuşları başımın üzerinde uçuyordu
bir kış masalında unutuldu çocukluğum.
som mavi gök penceresini kapadı
ağaçların kanatlarında yaralı bir bahar
saymadım kaç renk düştü toprağa.
nicedir ırmaklar geçer ırmaklar boğulur
kırmızı bir ay düşer geceye
○ gök sanrısı ışık penceremde
gömleğimde haziran lekesi
boş bir evde yağmalıyorum kendimi.
Bu sabah gök güzel, mavi tertemiz;
İçimden geçiyor aydınlık bir iz.
Öyle bir saadet ince belirsiz,
İnandım ki artık ben gülüyorum.
Bu sabah sütünü emdim sevincin;
Düştü kabuk gibi haset, fitne, kin;
Umut kirmeninde eğrilmek için
İpek gibi tel tel sökülüyorum.
Kovdum yüreğimde yatan garibi;
Bu sabah şu ufkun benim sahibi.
Bir ışık içinde akan su gibi
İçimden içime dökülüyorum.