"Sadece Amerika değil, Amerika'yla birlikte kırk ayrı ülke bizim üzerimize hücum etti. Zulüm o kadar çoktu ki toplu olarak yaşadıkları yerlere saldırılara başladık. Kendimizi müdafaa etmek için başladık. İnsanlarımız dolmuştu, bir anda galeyana geldiler. Herkes canlı bomba olmak için gönüllü oluyordu. Saldırı düzenlediğimiz kişiler Amerikalılar başta olmak üzere yabancılardı." (...) "Biz düzenlediğimiz saldırılarda herhangi bir Müslüman'ın, Afgan'ın zarar görmemesi için çok dikkat ettik. Hiçbir zaman onları hedef almadık. Mesela DEAŞ şu an saldırıyor ve normal halkı hedef alıyor, biz hiçbir zaman halkı hedef almadık. Her zaman Amerikalıları hedef aldık ve Müslümanların canına zarar gelmemesi için çok dikkat ettik." (...) "Biz ister Müslüman ister Hıristiyan halktan kimseye zarar vermedik, vermeyiz. Biz askerî olarak bize saldıranları hedef aldık. Kadın ve çocuklara yönelik saldırı hedeflemedik."
Sayfa 117 - Doğan Kitap - Taliban'ın Eski İstişhâdî Eylem Timinin Lideri Müslüm HakkanîKitabı okudu
Kıssalarda anlatılan olayları masal dinler gibi dinlemeyip kendi hayatlarımızın içine almayı başarabilirsek bizi her durumda istikamette tutacak şekilde takviye ederler. Bu konuda küçümsenemez bir yanlış yapıldı, yanlışın büyük çoğunluğu biz vaizler tarafindan yapıldı. Peygamberleri, velileri, salih kulları o kadar yüce ve erişilmez kişilikler olarak anlattık ki insanlar kendilerini onlarla özdeşleştiremedi. Anlatlanlardan "Biz çok aşağılardayız, onlar çok yukarılarda; onlar gibi olmamız mümkün değil." sonucu çıktı ve onları kendimize yakın bulamadık. Oysa Allah onları bize örnek olsunlar diye göndermişti. Rabbimiz bunu açıkça öylüyor. Onları çok sevdiğimiz, çok beğendiğimiz, örnek almak istediğimiz biri olarak düşünmemiz hayatımızı olumlu yönde dönüştürür. Karada gemi yapan Nuh'un a.s kıssası etrafın lafina değil işine bakmanın sembolüdür. Eleştiriler yapıcı değil de bizi yaptığımız işten vazgeçirmeye, pısırıkaştırmaya, ezik hisettirmeye yönelikse ve kendimizi güçlü bir Müslüman olarak hissetmemize engel oluyorsa bunları dimkkate almamayı öğrenmek için Nuh'u ve İbrahim a.s'ı hatırlamak bize çok yardımcı olacaktır.
Reklam
X, bilinmeyeni temsil eder. Bir soyadı olarak X, kaybedilmiş:Daha doğrusu çalınmış ve unutturulmuş bir Afrikalı Müslüman soyadının yerine ikame edilmiştir.
Sayfa 50 - İlke yayıncılıkKitabı okudu
"Sudan'da 1990'lardan beri, bir kadın, uygun şekilde giyinmediğini düşünen herhangi bir erkek tarafından yasal olarak durdurulabilmekte ve sorgulanabilmektedir. Ya da, kocası, babası, veya erkek kardeşinin gelip bundan sonra uygun olarak giyineceğini garanti etmesine dek, polis tarafından taciz edilebilir, tutuklanabilir ve karakolda tutulabilir. "
Sayfa 89
Âlimlerden Saîd Havvâ şöyle demekte: "Sahabe neslinde hem ilim, hem amel vardı. Kalbi hal ile birlikte ahlâkî vasıflar mevcuttu. Ama zamanla amel zayıfladı. Kalbi hal ve ahlâkî vasıf zayıfladı. Oysa bunlar peygamberlerin tebliğ ettiklerinin en büyük görüntüleridir. Bu sebeple zahiri amel ve müslüman için gerekli olan kalbi hal meselesinde işleri asıl mecrasına döndürmenin bir çabası olarak İslamı tasavvuf ortaya çıktı. Sonra bu tasavvuf çeşitli yollara bölündü, eğri büğrü yollara saptı."
Malta Kuşatması (1565)
Malta Şövalyeleri'nin Akdeniz'de Müslüman hacılara, tüc­car ve yolculara verdikleri zararlar sebebiyle adanın alınma­sını kararlaştırılıp, Mustafa Paşa serdar, Piyale Paşa da kapta­nıderya olarak adanın fethi için görevlendirilmişti. Semiz Ali Paşa, donanmayı uğurlayıp dönerken "Paşalarımız Malta ka­lesini helvadan sanıp yemek isterler. Tutumlarını ve kılınışla­rını kalbim tutmadı, hatırıma hoş gelmedi ve söylemedik söz kalmadı. Anladım ki nasihatim kulaklarına girmedi. Allah so­nunu hayreyleye. Olaki perişanlıklarını ben görmeyim, yetişe­ceğim Allah bilir. Hele göresiz bunlar işin sonunu nasıl bitire­ceklerdir" diye rahat bir başarı kazanacaklarını uman devlet adamlarını tenkit etmişti. Nitekim Ali Paşa'nın ölümünden sonra bu sefer başarısızlıkla neticelendi. Turgut Reis de ku­şatma sırasında şehid düşmüştü. 14. yüzyıldan itibaren ardı ardına kazanılan başarılardan dolayı ortaya çıkan "Yenilmez Türk" imajı ilk olarak bu kuşatmada başarısız olunmasıyla sarsılmaya başladı.
Reklam
"Müslüman dinsel sağ gruplar, cinselliğe bir ahlaksızlık kaynağı olarak yaklaşırlar. Yaygın olarak dile getirilen bir varsayım, aralarında aile bağı olmayan bir kadın ile bir erkeğin yalnız kalmaları halinde, cinsel ilişki kuracaklarıdır. Bu dizginlenemez cinsellik, ahlak ve toplumsal düzen için tehlikelidir. Ancak, asıl sorumlu ve suçlu görülen, kadın cinselliğidir. "
Sayfa 88
Batılı hegemonyanın maskesinin düşmesi, Müslümanların ve bu hegemonyanın kurbanı olan kesimlerin gözündeki perdenin kalkması; Müslümanlar açısından tarihsel noktada eşsiz imkânlar ve buna bağlı olarak sorumluluklar ortaya çıkarmıştır. Şöyle ki, karamsarlık, ümitsizlik ve çaresizlik içerisindeki Müslüman toplulukları, iradelerinin dönüştürücü gücüne yeniden inandırma imkânı önümüzde durmaktadır. Her bir Müslümanın tek tek başarabileceği şeyler olduğu gibi, iradelerini ortak bir hedefe yönelttiklerinde başarabileceği şeyler de vardır. Müslümanlar Gazzeli mücahitlerin ispat ettiği gibi sadece Allah'a güvenerek ve ondan yardım dileyerek yola çıktığımızda Allah'ın bizim gören gözümüz, tutan elimiz, yürüyen ayağımız olacağına dönük itikadı yeniden tahsil etmelidir. Külli iradeye teslim olmuş bu iradenin, enerji tüketen ve sonuçta hayal kırıklıkları yaratan bir atılım olmaması için; şahsi ve kurumsal bencillikleri dışta tutacak şekilde ihlaslı; sünnete uygun bir şekilde hikmete ve bilgiye dayalı; uygulanabilir bir şekilde kademeli ve planlı ve nihayet hedeflenen sonuçlara ulaşmayı mümkün kılacak şekilde sabırlı ve azimli olması gerekir.
İbrahim Halil ÜçerKitabı okudu
Gayri Müslimler kafa vergisi, cizye dışında bir de toprak vergisi ödemek zorundadır ayrıca mümkün olduğunca Müslümanlardan ayırt edilebilir şekilde giyinirler (daha o zamanlar sarı, Yahudilerin rengidir) . İslam mahkemelerinde ehli kitapların tanıklıkları geçerli sayılmaz; ancak ilgili cemaatler haham, piskopos vb yetkililer başkanlığında kendi kendilerini idare ederler. Müslüman bölgelerde yeni kiliselerin yapılmasına izin verilmez, buna karşılık var olan dini yapıların onarımı mümkündür. İlk olarak İslamda ortaya çıkan kitaplı ve kitapsız dinler kavramı daha ileride modern din bilimleri tarafından kabul edilerek daha da geliştirilir. Müslüman olmayanlara karşı savaş açılması gerekliliğinden yola çıkarak dünya iki farklı bölgeye ayrılır: Darül lslam, İslam bölgesi ve Darül harp, savaş bölgesi. Savaş bölgesi İslam otoritesinin henüz veya artık bulunmadığı, cuma namazının kılı­ namadığı bölgelerdir. Bu konu 19. yüzyılda Hindistan'da İngiliz hakimiyeti altında yaşayan Müslü­ manları uzun süre meşgul eder; Britanya Hindistanı'nın ne kadar Darül harp sayılabileceği sorusuna tepkiler farklıdır. Bu soru şüphesiz günümüzde Avrupa ve Amerika'daki köktendinci Müslümanların karşı karşıya kaldıkları bir sorun olmaya halen devam etmektedir. Müslümanlığın zorla kabul ettirilmesine çok az rastlanır.
·
Not rated
Mus' ab b. Ümeyr
İslam'ın ilk elçisi Varlıklı bir ailede dünyaya geldi. Peygamberler efendimiz (s.a.v) Allah'ın kendisini peygamber olarak seçtiğini ve müjdeleyici olarak seçtiğini söylüyordu , Mekkeliler tüm uğraşlarını bir kenara bırakmış ve Allah'ın Resulünü dinliyordu Bu topluluğunun içinde mus' ab b. Ümeyrde vardı Gençliğene rağmen
60 Seçkin Sahabe Hayatı - Yeryüzü Yıldızları
60 Seçkin Sahabe Hayatı - Yeryüzü YıldızlarıHalid Muhammed Halid · Beka Yayınları · 2013284 okunma
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.