" Polis, hücreye getirdiği çocuğa sordu:
"Sen neden geldin lan?"
Ayaktaydım. Merak ve heyecanla izliyordum.
"Benim bir suçum yok," dedi çocuk.
"Ne yani lan, suçun yok da seni camiden mi aldılar, neden aldılar?"
"Evden aldılar... Ders çalışıyordum... Tıp fakültesinde okuyorum. Beni aramıyorlar aslında, abimi
Bir numaralı ders: Eğer imanın illüzyonunu, Tanrı’nın
tesellilerini ve dinin fabulalarını reddediyorsak, eğer bilmek istemeyi tercih ediyorsak ve bilgi ve zekâyı seçiyorsak, o zaman gerçek bize olduğu gibi yani trajik yanı ile görünür. Fakat şüphesiz ki, o anda bir masalın teselli ettiği yaşamı, bir yaşayan-ölünün etkisi altına sokup, bizi gerçek hâzinemizden, burada ve şimdi yaşamdan mahrum bırakarak, tamamıyla kaybetmektense, bizi hemen umutsuzluğa düşüren ama yaşamımızı tamamen kaybetmememizi sağlayan bir gerçek daha değerlidir.
Bu roman sanırım ilk yayınlandığı yıllarda birçok ülkede yasaklanmış. Muhtemelen tolstoy'un en kötü zamanlarına denk gelmiş nokta tolstoy'un gerçek hayatta 27 yıllık evli ve 13 çocuğu var nokta bu romanın yorumunu yazarken tolstoy'un ne kadar koyu bir Hristiyan olduğunu söylemek gerek nokta zira bu kitapta cinselliği, seksi, çocuk yapmayı yerden yere vurmuştur. Bazı noktaları gerçekten çok saçma sapan posta’nın ne kadar güçlü bir kalem olduğu kesinlikle tartışılmaz ama burada anlattığı çocuk doğurma ile ilgili yorumları benim için çok rahatsız edici.
Kroyçer Sonat Beethoven'ın Rodolphe Kreitzera'ya ithafen yazdığı No:9 Op47 numaralı Violin Piyano sonatının adıdır. Romanda müzik öğretmeni karısına Ders verirken bu sanatı çalar tolstoy'da bu sanatı dinledikten sonra çok etkilenmiştir biliyorum ama beni çok rahatsız etti bu Roman cinayetle kurban giden kadın suçsuz saçma sapan bir kıskançlığın kurbanı ama öldüren adam üstelik sebepsiz yere ama suçsuz bir şekilde jüri onu suçsuz bulmuştur burada da kadınlara yönelik o yakışıksız bakış açısını görmek mümkün ama Tolstoy işte...
Güneşteki Adamlar adlı romanının çokça okunduğunu görmem sonrasında tanıdım. Bu nedenle romanlarından önce Loras Kitaptan çıkan dört adet öykü derlemesini edindim ve öyküleriyle başlayarak yazarın kalemini tanımak istedim. İtiraf etmeliyim ki mazlum bir halk olan Filistin'de doğması nedeniyle yazarın öykülerinin tamamının
Politik açıdan bilinçli ve hırslı profesyonel bir asker olma yolundaydı. Askerlikle politika arasında bir çelişki görmüyordu çünkü her ikisi de aynı amaca, devleti savunmaya yönelikti. Birinci ders yılının sonunda 700'den fazla öğrenci arasında sınıfın 27'ncisi olmuştu. İkinci yılını ise l l 'inci olarak tamamladı. Sınıf 8'incisi olarak mezun olurken 1474 numaralı Piyade Teğmeni rütbesini kazandı. Yirmi bir yaşındaydı ve ilk hedefi olan Erkan-ı Harbiye'ye girmeye hak kazanmıştı.
_Türk savaşır, rus sevişir, yunan düşünür, arap da masal anlatır. Yunan
_Araplar kadar güzel masal uyduran, Farslar kadar güzel anlatan, Türkler kadar da bu masala inanan 2. bir millet yoktur. Azeri
_Bir yanlışı haklı çıkarmaya çalışmak, onu iki kat büyütür. Fransız
_Cahiller, okumuşların cevaplayamayacağı soruları sorarlar. İran
_Yılan
44 defa. Doğa'nın biriyle konuşurken "Haklıydı." demelerini de sayan biri olursa 44'ün de üzerine çıkar sanırım, onu da herkese içinden söyledi.
Bahsettiğim cümle aslında iki söz grubu: "saçlarım suyun altında dalgalanıyordu" ve "başımı çevirdiğimde saçlarım dalgalandı". 816 sayfalık bir kitapta (teknik
Hatice Nüzhet Gökdoğan (14 Ağustos 1910, İstanbul - 24 Nisan 2003), Türk gökbilimci ve akademisyen.
*
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk bilim kadınlarındandır. "Türkiye'nin ilk kadın gökbilimcisi ve ilk kadın dekanı" olarak bilinir. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi kayıtlarındaki bir numaralı doktora tezinin sahibidir ve
Bismillah
"𝗞𝗜𝗭𝗜𝗡 𝗠İ𝗥𝗔𝗦 𝗛𝗔𝗞𝗞𝗜"
Cennetle müjdelenen on sahâbîden biri olan Ebû İshâk Sad İbni Ebû Vakkâs -radıyallahu anh- şöyle dedi:
Vedâ Haccı yılında (Mekke’de) yakalandığım şiddetli bir hastalık dolayısıyla Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ziyâretime geldi. Ona:
- Yâ Resûlallah! Gördüğün gibi çok rahatsızım. Ben
Bismillah
“𝗦𝗲𝗻 𝗡𝗶𝘆𝗲𝘁 𝗘𝘁𝘁𝗶ğ𝗶𝗻 𝗦𝗮𝗱𝗮𝗸𝗮 𝗦𝗲𝘃𝗮𝗯ı𝗻ı 𝗞𝗮𝘇𝗮𝗻𝗱ı𝗻” 𝗛𝗮𝗱𝗶𝘀𝗶
Ebû Yezîd Man İbni Yezîd İbni Ahnes -radıyallahu anhüm- -Man de, babası Yezîd de, dedesi Ahnes de sahâbîdir- şöyle dedi:
Babam Yezîd sadaka vermek üzere yanına birkaç dinar aldı ve onları Mescid-i Nebevî de oturan birinin yanına koydu. Ben Mescid’e uğrayarak paraları aldım ve