Her geçen gün bir çocuğun gülüşü daha eksiliyor..
Bir aile daha yok oluyor.
Onlar acı çekerken, o küçücük kalpler zorluklara göğüs gererken.Sabah neye uyanacağını bilemeden, uyanacak mı bilmeden, korku içinde yine de vazgeçmeden her şeye ve herkese rağmen susanlara,görmezden gelenlere rağmen devam ederken bu savaşı vermeye.
Biz hiçbir şey olmamış gibi yaşayamayız.
Nerede neden ve nasıl olursa olsun bir çocuğun gülüşü eksiliyorsa bir katliam gerçekleşiyorsa buna susan bu zulme sebep olan o zulmü yapmış kadar zalimdir..
Öyle.. Yokluğunda da deli gibi o sesi arar durursun..
... yüzlerce sesin içinde veya bir sokak kargaşalığı arasında ya da fırtınalı bir günde bir deniz kenarında bulunsa dahi bu gülüşü mutlaka yine işitir ve kime ait olduğunu neyi ifade ettiğini sezer, anlardı.
Bir çiçek açıverir gamzende
Ölüm böyle ciddi bir şeydir
Yaşamak, böyle dümdüz
Yalnızlığı koyuyorsun alnıma
Ben daha gelmeden dünyaya
Böyle yazılmış yazım...
Kuşlar sabah ayazında
Yuva ararken
Aylaklık
Bu hayat nedir böyle, tasayla dolu
Doğrulup seyreylemeye zamanımız yok
Dalların altında durup kuşlar ve
İnekler gibi bakmaya zaman yok
Ormanı geçerken sincapların yemişlerini
Gizlediği yerleri görmeye zaman yok
Güpegündüz, gece gökyüzü gibi
Yıldızlarla dolu akan suyu görmeye zaman yok
Güzelliğin bakışına dönüp
Ayaklarını ve dansı izlemeye zaman yok
Ağzı gözlerine değen o gülüşü
Zenginlestirene dek bakmaya zaman yok
Fakir bir hayat bu, tasayla dolu
Doğrulup seyreylemeye zamanımız yok
1996 yılında Kolombiya'da düzenlenen bir gazetecilik semireninde
“Ama o bir diktatör”
“Demokratik olmanın yegâne biçimi seçimler değildir.”
“Neden Castro’nun fahri danışmanı gibi hareket ediyorsunuz?”
“Çünkü o benim dostum. İnsan dostları için her şeyi yapmalı…”
Küba’da deniz kenarı. Uzayıp giden iskelede iki katlı tekne bağlı; pek net değil.
“Gülümsedi. O gülümsediğinde sanki bir düğmeye basıyor ve tüm dünya onunla birlikte gülümsemeye başlıyordu. Gülüşü öyle güzeldi ki dünyadaki bütün insanlara dağıtılsa bile eksilmezdi.”
Ah o kısa ve sık saçlarla kaplı dolikosefal kafa ! Ah o gümüş tellerle süslenmiş , alımlı Amerikan bıyık ! Hele o görgülü gülüşü yok mu ? Burnunun üstüne bir de kelebek gözlük oturtmuş .