Gülseren Budayıcıoğlu’nun okuduğum ikinci kitabı Camdaki Kız.Gerçek hayat hikayelerinden uyarlandığı için midir bilmiyorum,çok severek ve üzerinde çok düşünerek okudum her satırını.
Her hayat kendi içinde sevinçten çok hüzün barındırıyor aslında.Farkında olmadan kendimize veya çevremize yansıttığımız her olumsuz davranış,aslında çocukluğumuzdan gelen bir iz.Burda anlatılan her yaşam öyküsü de,önyargılarınızı bir kenara bıraktırıyor,anlamak ve değişmek için fırsat sunuyor bizlere.Önemli olan geçmişi silip atmak değil asla,geçmişteki yaralarımızı kabullenmek ve hatta onlarla büyüyüp olgunlaştığımızın farkında olup,hepsini sevebilmek.Belki hepimiz burda yer alan hayat hikayelerinden bir parça bulabiliriz kendimizde.Biz isteyelim,sadece adım atmak ve cesaret etmek ihtiyacımız olan.Unutmayalım ki her varlığın içinde yokluk var.Yokluğu sadece maddiyat olarak ele alamayız.Sevgi açlığı bence yokluğun en derini ve acımasız olanı.
Herşey bir insanın kendini sevmesiyle başlar.Ve kendini seven insan,kendinden emin olan insandır.Duruşu,düşünceleri,tavırları nettir ve başka bir insana veya eşyaya bağımlı hissetmez kendini.
Bizler hiçbir zaman camdan seyreden olmayalım hayatı,karşıdan baktığımız hayatın içindeyiz çünkü.Hayata karşı durmayalım,hayatın akışına bırakalım kendimizi.Ancak o zaman gerçek iç huzurunu yakalayabilir ve doya doya yaşayabiliriz.
Keyifli okumalar.