Mirac
Hakk'ın, şanlı elçisine büyük bir hüzün gelmişti, Onun, bütün semaları gezeceği gün gelmişti. Akılların ermediği binbir lutuf, binbir nimet Görülecek kutlu gece ermiş idi en nihayet. Ağırlamak üzre onu, o sevgili Peygamber'i, Yere, göğe emir gitti, ne yapılsa vardı yeri. Toprakla su âleminde, hüküm süren kanunlara, "Çalışmayı
Bahçelerden Uzak
İstemem artık ışık, râyiha, renk âlemini, Koklamam yosma karanfille, güzel yâsemini. Beni bir lâhza müsâit bulamaz idlâle, Ne beyaz bâkire zambak, ne ateşten lâle. Beklemem fecrini leylâklar açan nisânın, Özlemem vaktini dağ dağ kızaran ergûvanın. Her sabah başka bahâr olsa da ben uslandım, Uğramam bahçelerin semtine gülden yandım.
Reklam
Bu tartışmalar sırasında gözüm bir anda ufka dalıp gitti. Güneş yine denize dalan kızıl bir daire gibi batıyordu, ufuk çizgisi kırmızıdan mora kadar değişen yürek burkucu bin bir renk yansıtmaktaydı. Martılar, sakin ve huzurlu bir tatil adasını akla getirecek biçimde gökyüzünde süzülüp duruyordu.
Romantiklerin Doğusu, geniş yığınların hafızasında uzun zaman yaşayacak olan imajı ile baştan başa bu tabloda ve Orientales'dedir. Hugo eserinin ilk şiirlerini 1825'te yazmış, bir renk, bir debdebe, barbarca bir vahşet cümbüşü, haremler, saraylar, kesilen kelleler, çuval içinde denize atılan kadınlar, filikalar, hilalli sancaklarla süslü kadırgalar, lacivert kubbelerin yuvarlaklığı, beyaz minareler, odalıklar, harem ağaları, vezirler, hurma ağaçları altındaki çeşmeler. Bu renkli tablolar keyfi yerinde Batı burjuvalarının derin içgüdülerini, bulanık şehvaniyetlerini, şuuraltı mazoşizm ve sadizmlerini tatmin eder, hem de ucuzca. Heine'nin de söylediği gibi, Batılılar Doğu'ya gittikleri zaman bile, orada bu imajı arayacak, gördüklerini insafsızca ayıklayacak, yerleşmiş bulunan görüşe uymayan ne varsa görmezlikten gelecektir.
Sayfa 65
"... Şeriatı geri getirmeye yeltenen Türk kadınları ve sayın okurlar: Başınıza türban, sırtınıza çarşaf koymadan önce lütfen (şeriatın iç yüzünü öğreniniz) ve kendiniz karar veriniz. Şeriatın kanunlarını kabul ettiğiniz takdirde, renk renk bir elbiseyi giyip dolaşma zevkini tadamayacaksınız; üç tarafı denizle çevrili bir ülkede yaşayıp
Sayfa 112Kitabı okudu
“Annem hep şey derdi,” “Gökyüzüne mavi olacak bir adam tanıyacaksın bir gün. O adam senin bütün hayatın olacak. Gökyüzü nasıl mavisiz olamıyorsa -düşünebilir misin ki başka renk bir gökyüzü-sen de onsuz olamayacaksın. Bırakma kızım. O adamı bulduğunda savaşmaktan hiç vazgeçme, onu al!” “Aldım mı şimdi sence ben onu?” “O senin,”
Pukka YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sen her kimsen genç yazar, diyordu dolmakalemden çıkan yayvan, cesur, koyu renk harfler, Monty Ferret bu kitabı sana verdiğine göre, meşalem kendi alevinle ateşi devam ettirmek ve bir gün başkasına devretmek üzere senindir.
Sayfa 360 - April YayıncılıkKitabı okudu
Gün Doğuyor
Dili çözülüyor gecelerin. Gölgeler kaçışıyor derine. Alıp sihrini bilmecelerin: Gün doğuyor şehrin üzerine. Korkarak şekl'alıyor bacalar, Gün doğuyor şehrin üzerine. Bakıyorlar günün gözlerine
Gökyüzünün de, yeryüzünün de yedi katlı olduğu söylenir. Bir hafta yedi gündür ve yedi kez okunup üflenir insan. Renk çarkında yedi renk vardır Pythagoras felsefesine göre yedi, dörtle üçün toplamıdır ve bu, insanın tanrıyla birliğini ifade ettiği için kutsal sayılır.
En azından yalnız geçecek bir gününe renk kattım.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.