Vallahi ağabey, sana açık söyleyeyim, bak. Yakıştırmıyorum. Saçma bir şey bu. Platonik bir aşk bana, aç bir adamın önündeki piliç kızartmasına şiir söyleyip açlıkta ısrar etmesine benziyor. Al yahu kendi payını tabağına ve afiyetle ye. Başkaları da yerler. Sen ne yemek, ne de yedirmek istiyorsun. Soğuyor be piliç. Kadını başka türlü anlamıyorum. Ne konuşulur bu mahluklarla, prens hazretleri? Bir şey öğrenmek ve başkalarına satmak için ağzının içine bakarlar, başkalarından öğrendiklerini de sana satarlar. Bütün dünya tarihinde orijinal bir fikir söylemiş tek kadın tanıyor musun? Alman romantizmi olmasaydı, Mademe de Stael olmazdı. Misalleri sen daha iyi bilirsin. Anima ve Animus hikâyesi.
Sayfa 268 - Besim & SamimKitabı okuyor
kitabı alma sebebim olan o paragraf
Seni az tanıyorum... Az... Sen de fark ettin mi? Az, dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi... Bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Bilmesem de, öğrenmek için her şeyi yaparım, demektir. Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir...
Reklam
Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir âlem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı. Oysa Uzun İhsan Efendi, Dünya'nın şahidi olmanın gerçek bir ibadet olduğunu sık sık söylerdi.
Çocuğunuzun küfür etmemesini istiyorsanız, yapmanız gereken şey küfür etmemektir. Çocuk küfür etmeyi sizden öğrenir. Muhtemelen siz de babanızdan öğrenirsiniz. Burada değiştirilemez bir durumdan söz etmiyoruz, çok uğraşırsanız babanız küfür etmesine rağmen siz etmeyebilirsiniz ancak eğitim avantaj kazandırmak için yapılır. Babanız bu konuda size iyi bir eğitim vermemiş ve siz kendinizi çokça zorlamak zorunda kalmış olursunuz. Her meselede çocuğunuzu sarp yokuşu tırmanmak zorunda bıraktığınızda aslında bu kötü bir eğitim aldığı anlamına gelir.
Sayfa 29
...ve okumasını biraz kafam iyiyken öğrendim. Biliyorsun bir şey öğrenmek isterdim, hayatta istediğim şeyleri ama, öğretmenler bana öğretmezdi. Beni görmezlikten gelir ve diğer çocuklarla ilgilenirlerdi. Sonra, öğtenmek istemediğim zaman yanıma gelirler ve nasıl öğreneceğimi bana göstermeye çalışırlardı. Sanki ben görmüyormuşum gibi. Yaktılar beni...
Kendini sevmeyi öğrenmek bugünden yarına yerine getirilecek bir buyruk değildir. Daha çok tüm sanatların içinde en incesi, en kurnazı ve en sabırlı olanıdır. Kişinin sahip olduğu her şey ondan gizlenmiştir ve tüm hazinelerden sonra en son kendi hazinesi gün ışığına çıkart insan. Böyle gerektirir ağırlığın tini.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.