Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Heranuş, o yıl üçüncü sınıfı da başarıyla bitirmişti. Çok çabuk öğrenen ve sorumluluk sahibi bir çocuk olduğundan ev işlerinde annesine yardım etmekle kalmıyor kardeşleri ile ilgileniyor, onlarla oyunlar oynuyor, okulda öğrendiklerini onlarada öğretmeye çalışıyordu. Havaların ısındığı ekinlerin büyüdüğü günlerden bir gün köylerini jandarmalar
Sayfa 44 - MetisKitabı okudu
Ölüm için yaşıyor, ölüm için seviyoruz, ölüm için doğurup çalışıyoruz, işlerimiz ve günlerimiz artık ölümün gölgesinde birbirini izliyor, uyduğumuz disiplin, koruduğumuz değerler ve yaptığımız projeler, hepsi tek bir sona karşılık veriyor: Ölüm. Ölüm bizi olgunlaşınca toplayacak, biz ölüm için olgunlaşıyoruz ve küle dönmüş bu ökümen üzerinde olsa olsa bir avuç olacak torunlarımız bizim taptığımız her şeyi yakarak bize lanet okumaya devam edecekler. Biz yapmacık figürler kisvesi altındaki ölüme tapıyoruz ama onun ölüm olduğunu bilmiyoruz, bizim savaşlarımız övdüğümüz şeye kurban verme savaşı, ölümün şerefine kendimizi feda ediyoruz, bizim ahlakımız bir ölüm okulu, değer verdiğimiz erdemler ise ölümün erdemleri yalnızca. Bunun dışına çıkamayız, dünyanın düzenini değiştiremeyiz, bizi parçalayıp dağıtan şeye dayanmaya, bizi ezen şeyi sırtımızda taşımaya mahkûmuz, bize kalan tek şey, -kendimiz de ölmeden önce ve sonuncu ölüler biz olmadan- ya yok olup gitmek ya da öldürmek; yüksek sesle söylüyorum, üçüncü bir yol imkânsızdır.
Reklam
KÖŞEDE BEKLEYEN ASKER Otobüs yolcuları elinde beyaz bir baston taşıyan genç ve güzel kadının otobüse binişini içten gelen bi sempati ile izlediler. Basamakları geçti, boş olduğu söylenen koltuğu el yordamıyla buldu, oturdu, çantasını kucağına aldı. Bastonunu koltuğa yasladı. 34 yaşındaki Susan, bir yıldır görmüyordu. Bir yanlış teşhis sonucu
"Ahlaka uygun tek şey söylemez, ahlakdışı tek şey yapmazsın. Takındığın silik tutum yapmacıklıktan başka bir şey değil.” Lord Henry, “Doğal olmak da yapmacıklıktan başka bir şey değildir, hem de yapmacıklıkların en sinir bozucusu, bence,” diyerek güldü.
"Arenaya adımınızı attığınız anda, bütün dünya çok uzakta kalıyor.Sevdiğiniz ya da önemsediğiniz herkesin varlığı neredeyse sona eriyor.Pembe gök, ormandaki canavarlar ve kanınıza susamış haraçlar asıl gerçekliğiniz haline geliyor.Önemli olmuş ve olacak tek şey haline...Kendinizi ne kadar kötü hissederseniz hissedin, birilerini mutlaka öldürmek zorunda kalacaksınız çünkü arenada yalnızca tek bir dilek şansınız var.Ve bedeli çok ağır." "Bedeli kendi canın olabiliyor," dedi Caesar.
"Özlemek elbette kavuşma ihtimali varsa güzel. Ancak ayrılıkları bile özel kılan tek şey; o’nun da bir yerlerde seni özlediğini hissedebilmek."
Reklam
264 syf.
8/10 puan verdi
Merhum Refik Özdek’i Cengiz Aytmatov tercümelerinden tanıyordum. Yıllar önce Kiziroğlu Mustafa adlı bir kitabını da okumuştum. Ocağımız Sönmesin adını bildiğim ama okumanın kısmet olmadığı bir romanı idi. Roman 93 Harbi’nin –ki hicri 1293, miladi ise 1877-78 yıllarına denk gelen ve bizim adımıza adeta bir faciaya dönüşen savaşın yaşattığı
Ocağımız Sönmesin
Ocağımız SönmesinRefik Özdek · Ötüken Yayınları · 2008130 okunma
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.