Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.12
56 syf.
7/10 puan verdi
Nâmık Kemâl'in sürgündeyken yazmış olduğu bir oyundur. "Vatan Yahut Silistre" oyunu çok beğenildikten sonra bu eseri de aynı yerde oynanmıştır. Eserde yazarımızın değindiği nokta, kızların aileleri tarafından rızası dışlarında evlendirilmesine dayanır. Bu hususta "aile" kavramına dikkat çekilir. Eserin yayınlanmasından sonra edebiyatımızın ünlü yazarlarını da etkilemiştir.
Türk tiyatrosunda önemli bir yer tutan Nâmık Kemâl, sade diliyle ve yazım yeteneğiyle daima dikkat çekmiştir. Akışında birkaç kusur fark edilse dahi dönemine damga vuran ve yıllar sonra bile unutulmayan bir üstat olduğu için zevk alarak okudum. Bir çırpıda bitirilebilecek güzel bir tiyatro eserimiz.
AH SEVGİLİM.. Guillaume Apollinaire
İtalyan asıllı usta şair yazar Guillaume Apollinaire Ah Sevigilim adlı şiir kitabı birbirinden güzel şiiirlerle dolu güzel bir şiir kitabı.uillaume Apollinaire Kübist şiirler yazarak Kübizm'i edebiyat alanına taşıyan isim olmuştur. Kübizm'in önce parçala sonra birleştir yönteminin Max Jacob tarafından şiirde kullanılmıştır.
Guillaume Apollinaire
MİRABEAU KÖPRÜSÜ
Günler haftalar geçer ne gelir elden
Ne geçenden hayır var
Ne de geçip giden sevgililerden
Mirabeau köprüsü altında akan Seine
Çalsana saat insene ey gece
Günler geçiyor bense hep aynı yerde.
Merhabalarr, Hedef Sensin kitabı kesinlikle benim severek okuduğum kitaplar arasına girdi!
Kısaca konusundan bahsedelim. Gazeteci Zeynep Erdem bir gün evine geliyor ve yatağında tanımadığı bir kadının cesediyle karşılaşıyor. Yan komşusu olan Güçer ise bir savcı ve ölen kadını en son gören kişi. Kitap genel olarak bu cinayetin çözülmeye çalışılmasını ve Zeynep ile Güçer'in birbirlerine olan aşkını anlatıyor. Spoiler vermemek için çok anlatamıyorum ancak bu kitabı okumalısınız.
Yazarın dili akıcıydı. Kahraman bakış açısıyla anlatılsaymış belki daha güzel olabilirmiş ama bu anlatım da beni rahatsız etmedi. Kitabın sonunda Güçer'in Zeynep'e kendini düzeltmesi için zaman vermesini açıkçası saçma buldum. Ben her şeyin üstesinden beraber gelmelerini beklerdim. Ancak bu da çok uzun sürmedi zaten. Kitabın finali ise kesinlikle çok güzeldi. Hem cinayet çözüldü hem de tam bitmesi gereken yerde bitti.
Yine de siz sadece çok iyi bir polisiye okumak istiyorsanız bu kitap sizi tatmin etmez. Ben içinde duyguların olmasını belki de sevdiğim için kitabı beğendim.
Cok sevdigim bir hikaye kitabi oldugu icin eklemek istedim. Bir gun herkesin hayatin sadece cok kucuk bir kisminin kendinden ibaret oldugunu, oldugumuz yerde durmak zorunda olmadigimizi anlamasi ve bu cesareti icimizde bulabilme dilegiyle.
Bir babanın oğluna yazdığı puslu bir hikaye. Hatta hikayeler silsilesi. Hikayelerin hepsi farklı başlayıp bir yerde birleşiveriyor ve siz okur olduğunuzu unutup bir dizi/film izlemeye başlıyorsunuz. Ali İhsan Efendi'den Bünyamin'in zihnine oradan okurun zihnine ve gerçekte yazarın zihninden Puslu Kıtalar Atlası'na aktarılan, zihninizin odacıklarını teker teker aydınlatacak hikayeler bütünü bir eser.
Okudukça yazarın hayal gücüne hayran kaldım. Okudukça puslu hikayeler zihnimde belirginleşti ve açığa çıktı. Okudukça zihnimde belirginleşen puslu hikayeler bir sonraki hikâyeye geçişimde tekrar puslandı ve silindi. Öyle garip bir yolculuktu :)
Bana göre eserin yalın bir dili olmamasına rağmen çok akıcı ilerlemesi de kitaba ayrı bir gizem katmış.
Kaderin ne çok tuzakları, ne çok dolambaçlı açmazları vardı! İnsanoğlu, yırtıcı hayvanlarla dolu bir cehennemde, hangi labirentlerin içinde yolunu bulmak zorundaydı! Tehlike, her an insanı uçuruma sürüklemek için her yerde pusuda bekliyordu!
Bruno Apitz, Hitler 1933’te iktidarı aldığında tutuklananlar arasındadır. Üç ay hapis yatar. Faşizmin tırmanış yıllarında, işçilerle birlikte savaşımını sürdürür. 1935’te tekrar tutuklanır. Bu kez üç yıla yakın faşizmin cezaevlerinde kalır. Toplumdan ayıklanması gereken ‘tehlikeli’ kişilerden olduğu için, hapisten çıkar çıkmaz 𝗕𝗨𝗖𝗛𝗘𝗡𝗪𝗔𝗟𝗗 𝗧𝗢𝗣𝗟𝗔𝗠𝗔 𝗞𝗔𝗠𝗣𝗜na gönderilir. Almanya’nın en büyük toplama kamplarından biridir burası. 8 yıl içinde başta solcular ve ilericiler olmak üzere, değişik görüş ve ulustan 𝟲𝟬.𝟬𝟬𝟬 insan öldürülür.
Sekiz yıl bu kampta kalan Bruno Apitz, savaş bittikten sonra Buchenwald’de yaşanan tüm acıları, direnişleri, yaşam savaşlarını yazıp bizlerle buluşturmayı borç bilir. Tam yedi yıl uğraşır bu kitabı yazmak için.
Bu kamptayken yeni gelenlerle birlikte buraya nakledilen bir tutuklu, bir bavula üç yaşında küçük bir çocuk saklar. Kimi kimsesi yoktur, ailesi öldürülmüştür ve tutukluya emanet etmiştir. Bu çocuğu Ss’lerden saklamaya çalışan herkes zorlu yollardan, işkencelerden geçer. Adeta bir ölüm kalım savaşıdır bu.
Soluk soluğa okunan, içinize işleyecek, sizi sarsacak toplumcu gerçekçi bir roman bu. Aynı zamanda filmi de mevcut. Kitabı okuyanların izlemesini de tavsiye ederim.
