Bunu okuyan kişi : Senin için de bir duam var : Dilerim ki Allah kaderine küstürecek insanları alnına yazmasın. Ya seni çok sevdirsin gelene , ya da onu hiç karşına çıkarmasın.
Sayfa 139 - OLİMPOS
Neden ‘Portakal’ deriz?
“Portakal’ın ana vatanı olarak Hindistan’ın kuzeyi gösterilir. Portakal’ın Malezya mitolojisindeki adı da ‘naga ranga’dır. Bizdeki ‘narenciye’ kelimesi de diğer dillerde ‘portakal’ manasına gelen ‘naranje’, hatta İngilizcede hem turuncu hem de portakal anlamına gelen ‘orange’ kelimesi de bu ‘naga ranga’ya kadar uzanır gider. Biz hiç bu mitolojik işlere girmeden doğrudan ‘portakal’ adını vermişiz. Çünkü ‘Portekiz’ adıyla bildiğimiz ülkenin adını, bir zamanlar İtalyanca seslenirmişiz: ‘Portogallo’. İşte bu narenciye de bize ta oralardan gelince, hiç uğraşmadan geldiği ülkenin adını vermişiz. Tıpkı ‘Antep fıstığı, Şam fıstığı, Adana kebabı, Anamur muzu’ gibi isimlendirmeleri bu ‘narenciye’ye de uygulayarak, ‘portakal turuncusu’ demişiz ona ve zamanla ‘turuncu’ ifadesi atılarak sadece ‘portakal’ı bırakmışız.”
Reklam
Ben Bir Eylül Sen Haziran Bir Eylül'dü başlayan içimde Ağaçlar dökmüştü yapraklarını Çimenler sararmıştı Rengi solmuştu tüm çiçeklerin Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı Katar katar gidiyordu kuşlar uzaklara
480 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
“BALKANLARIN MAKÛS TALİHİ: GÖÇ…”
“Vatanımın bacaklarıma ve kollarıma ihtiyacı vardı. Ben de verdim..!” Evet, yanlış okumadık. Bu sözler, kitapta hikâyesi anlatılan iki bacağını ve bir de kolunu yitirmiş bir göçmene ait. Yaşadığı en kötü acılara rağmen kahramanca tevekkül edebilen bir vatan sevdalısı.. GÖÇ; Tüm toplumların olduğu gibi, Türk toplumun da makûs kaderi. Hangimiz
Göç
GöçH. Yıldırım Ağanoğlu · İz Yayıncılık · 201268 okunma
“Dövüp bağrını çıkıştı yüreğine .Dayan dedi, daha beterine de katlanmıştın bir zamanlar .”
104 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 saatte okudu
"Kendim için fazla büyüğüm ben" Chardonne
Önce kısacık kendi gözümden yazarı anlatmak isterim. Hani bazı büyük yazarlar, eserlerinden ziyade karakterlerinden dolayı sevilirler ya, bu adam benim için öyle. Camus’nün 'saçma felsefesi'nde ve 'başkaldırma felsefesi'nde yoksulluk içinde geçen çocukluk yıllarının etkisini de hiçe sayamam. Varoluşçu olduğunu kabul etmese bile yaşamın yaşamaya değer olduğunu savunmaktan vazgeçmediği, hatta intiharın çözüm yöntemi olarak görülemeyeceğini söyleyerek, bir zamanlar yakın dostu olan Sartre ile fikir ayrılığına düştüğü de bir gerçek. (Dostluklarının son bulmasında aynı kadınla aşk yaşamalarının etkisini saymıyorum o başka bir günün konusu olsun) Gelelim bana her sayfasında “İnsan ne ise o mudur? Olması mümkün müdür? Ya da bir ideale varmaya çalışıyorsa, şu an nerededir?” diye sorduran bu şahane kitaba… Kitabı okumayanların bile ismine aşina olduğunu tahmin ettiğim ana karakter Jean Baptise Clamence, kendi yaşamını paylaşıyor bizimle. Varoluşuyla değil de rol yeteneğiyle zevk aldığından bahsediyor hayattan, iki yüzlülüğümüzü, bencilliğimizi, Proust’vari kıskançlığımızı yüzümüze vuruyor. Kendini hem ustalıkla suçluyor hem bu suçlardan aynı ustalıkta aklıyor benliğini. Hepimiz biraz böyle değil miyiz? Gerçeği aradığımızı söylerken koşar adım uzaklaştığımız tek şey salt gerçek değil mi? Uzatmak istemiyorum, henüz okumadıysanız lütfen bir an önce okuyun çünkü ben ne söylesem eksik kalır acı ve bilinçlenme bireyseldir.
Düşüş
DüşüşAlbert Camus · Can Yayınları · 202315,3bin okunma
Reklam
Ne güzel zamanlar vardı eskiden. Hayâl içinde yaşatırlardı. Güldürür ağlatırlardı Duymadan biz, düşünmeden. Her an bir asır kadardı. O zaman herkes uzaktı ölümden. Candan sevdiklerimiz vardı. Hepsi başka güzeldi, bizi tanımazlardı. Bütün yollarımız geçerdi gül bahçelerinden. Ne güzel zamanlar vardı eskiden.
Sayfa 42 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.