Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Dağınık bir şekilde yerleşmiş küçük bir kasaba… Anadolu’nun yüzlerce kasabasından biri… Binalar adeta havadan paraşütle bırakılmış da hava akımına göre indikleri yere razı olmuş gibi gelişigüzel oturtulmuş…"
Çok değil birkaç zarda güçlerini tüketip enselerini kaşıyarak dönüyorlardı 72. Koğuş'a. Artık koca yıl bir tek tayın almamacasına yaşayacaklardı. Hiçbir yerden hiçbir gelirleri olmadığı gibi, umutları da yoktur. Aç acına yaşayacaklardır. Görünüşe göre böyle olması lazımdır ama olur mu ? Olabilir mi ? Canlıdırlar, delinmiş bir boğazları vardır, yaşayacaklardır. Yaşamalarının yurda, ulusa herhangi bir faydası olup olmadığını düşünmeden, yurdu, ulusu hatırlarından geçirmeden, bir bit, bir solucan, bir hamamböceği, herhangi bir tek hücreli gibi, bir yosun gibi yaşayacaklardır yaşayabildikleri yere kadar. Bunun için de, cezaevinin alacakaranlık dehlizlerinde korkak, haysiyetsiz, rezil, kepaze birer gölge, birer insan iskeleti hâlinde dolaşır, sahipsiz bir tencere, bir kenara bırakılmış bir parça ekmek, süprüntü tenekelerine atılmış zeytin çekirdekleri, kokmuş yiyecekler kollanır. Arada, küçücük maltızlardan biri üzerine kaynayan bir tencereye usulcacık sokulunarak kaşla göz arasında kapak kaldırır, içleri kir dolu uzun tırnaklı el kaynayan yemeği şöyle bir karıştırır, ya bir avuç fasulye, ya da kocaman bir et parçası kapıldığı gibi, zayıf bacakların olanca gücüyle dehlizin alacakaranlığında silinip gidilirdi.
Reklam
Oysa o bu dünyanın insanı değil, yaşının çocuğu değil. O yoksul, o karanlıkta bırakılmış, o kendi yazgısına katlanmayı daha doğuştan benimsemiş, kendisi başka bir yol olamayacağına inanmış biri...
Kısa öykünün önemli özelliklerinden biri, roman kesinliğinde bir "son" duygusuna sahip olmayışıdır. Pek çok öykü, "aydınlattığı an'la" okurun gözlerini kamaştırır, ama biterken, ardında okurun izini artık kendi imgeleminde sürdüreceği yanıtsız bırakılmış sorular, asılı kalmış durumlar, puslu belirsizlikler bırakır. Çoğu kez öyküye gücünü veren de budur; yarım kalmışlığın ya da olmamışlığın verdiği bir çeşit hayat sızısı...
ayrılıklar öğretti bana
vahşi bir bitki gibi kendi zehriyle çürümeyi ayrılıklar öğretti bana yüzümdeki buz buharlanıyor camların saydam kayıtsızlığında bakışlarım dalgın çivi, ölü pencere daha dündü her şey zamandaki inkar mı, bendeki yarılma mı dünyayı bu kadar değiştiren herkesin gözü önünde şimdi var oluş kuşkulu, sessizlik tehlike, anılar cinnet
Rüstem Hamzatbekov
Rüstem’i yine kocaman kristal avizeler altında, tanımadığı insanlarla beraber ortalarda bir masaya oturttular. Yemek, içki, müzik olanca hızıyla sürdü gitti. Oğlunun masasında, ailesi ve tanımadığı, hatta yabancı olduğunu tahmin ettiği bazı insanlar oturuyordu. Salonun iki ayrı köşesinde iki ayrı sahne vardı. Bunlardan birine
Sayfa 233 - İmparatorun babasına dair -Oyun & Hediye-Kitabı okudu
Reklam
Dünya bugün öyle bir durumdadır ki, eğer bu durumu olduğu gibi kabul eder ve kökünden değiştirme yolunda kesin ve kararlı bir sabırsızlık gösterecek olmazsak, bü­tün değerlerimizin anlamdan yoksun hale geldiğini gö­receğiz. Bugün dünya halklarının üçte ikisi soyulmakta, sömürülmekte, aldatılmakta, sürekli hakarete uğramakta, dünyanın en alçak ve
Sayfa 149 - 150Kitabı okudu
Büyükbabası öldüğünde, Cersei bir yaşındaydı. Cersei’nin babasının lord olduktan sonra yaptığı ilk şey, kendi babasının metresini Casterly Kayası’ndan kovmak olmuştu. Kadın, hem Lord Tytos’un müsrifçe verdiği kıyafetlerden, hem de kendi kendine aldığı mücevherlerden yoksun bırakılmış ve bütün batı onun ne olduğunu görebilsin diye Lannis Limanı’nın caddelerinde çırılçıplak dolaştırılmıştı. Cersei o zamanlar, bu temaşayı bizzat göremeyecek kadar küçüktü ama büyürken hikâyeleri duymuştu. Olaya şahitlik eden çamaşırcı kadınlar ve muhafızlar, kadının nasıl ağlayıp yalvardığını, soyunması emredildiğinde kıyafetlerine nasıl yapıştığını, çıplak ayaklarıyla caddelerde yürürken göğüslerini ve cinsel organını örtmek için nasıl umutsuzca çabaladığını anlatmışlardı. “Kibirli ve gururlu bir kadındı,” demişti muhafızlardan biri. “Öyle mağrurdu ki pisliğin içinden geldiğini unutmuş gibiydi. Ama kıyafetlerini çıkardığında, diğer fahişelerden biri oluverdi.”
Bakışınızdan mahrum bırakılmış biri olarak âmâyım ,çünkü beni görmüyorsunuz, dilsizim çünkü benimle konuşmuyorsunuz, hafızadan yoksunum çünkü beni hatırlamıyorsunuz.
945 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.