İluhta bayram en güzel bayramımız değildi ama en güzel bayramlarımızdan biriydi.babam bayramların her türlü güzelliği gebe olduğunu söyledi.bu bayramda öyleydi.pek çok kalbin yumuşmasına sebep olmuştu. Nerde o eski bayramlar demedim hiç. sürekli geçmişini anlatanlar geleceğinden emin olmayanlardır.en güzel bayramlar henüz yaşanmadı Ve onları yaşamak yaşatmak bizim elimizde sadece küçüçük bir dokunuş.sadece kim var dendiği zaman etrafına bakmadan ben varım demeye bakıyor.başka kimseden değil sadece kendimizden beklemeye bakıyor.ufacık bir dokunuş hayatımızı başkalarının hayatına ufacık samimi bir dokunuş yepyeni kapılar yepyeni mutlulukları açıyor. Sadece biraz cesaret başkalarından değil kendimizden beklediğimiz ufacık bir cesaret güzel bir geleceğin kapısını açacak.ben buna inandım bunu gördüm bu bayram.yaşanacak henüz yaşanmamış en güzel bayramlarımız için…
“Ama mutlu olmamak için hiçbir gerek yok dünyada, siz de olabilirsiniz, biraz cesaret biraz da mutluluğu istemek yeter galiba, evet bu kadarı yeter, sevmekle elbet…”
Kobo Abe gerçekten çok iyi bir yazar. Japon edebiyatı denilince akla ilk gelenlerden biri olmalı diye düşünüyorum.
Çok basit ama temel psikolojik sorunlara iniyor her seferinde. Toplumda gizli kalmış ve gün yüzünde olsa bile kimsenin söylemeye cesaret edemediği şeyleri tümüyle vuruyor yüzünüze. Beni her seferinde savunmasız bırakıyor. Kitaba bakıp dalıyorum düşüncelere. Bu seferki okuduğumuz karakter kişilik bölünmesi yaşıyor, ama bunu maddeleştiriyor demek daha doğru olur. Onun hastalıklı beyninde oradan oraya savruluyoruz. Tekrar okumak istediğim kitaplar listesine girdi. Ama bu sefer daha derine girip daha çok incelemek istiyorum.
Ayrıca diğer ülkelerin edebiyatlarında bu denli karşılaşmadığım için gözüme batan bir şey var ki o da Japonlarda rahatsız edici derecede cinselliğe takıntılık var. Anime ve diğer kültürel ögelerinden bunun var olduğunun ayrımındaydım ancak edebiyatlarında bu derece olmasını beklemiyordum. Bayağıdır Japon edebiyatı okuyorum ve alıştığımı zannederken yine beni şaşırtıyorlar.
Kitabın içinde bahsedilen son defterde anlatılanların dili beni diğerlerine göre biraz daha sıktı. Bunu karakterimizin duygu ve düşünce yoğunluğuna vermek istiyorum. Onun dışında gayet ilginç ve güzel bir kitaptı. Kobo Abe her zaman yazmak için ilginç konular buluyor. Tavsiye ederim.
"Ama mutlu olmamak için hiçbir gerek yok dünyada, siz de olabilirsiniz, biraz cesaret biraz da mutluluğu istemek yeter galiba, evet bu kadarı yeter, sevmekle elbet... "
Bir hayal tutturmuştum
Gözlerinden dilimin ucuna düş’en
Kurak gecede
Biraz kağıtların estiği siyah mürekkep izleriyle
Paslı bir kafesti suretin
Açmaya cesaret edemediğim
Mandallarla kaç itiraf, ihtiras mektubu kuruttuğum
Kaç bilinmezli denklemlere gebe
Yaslı bir kafes
Velev ki hatırladın
Aklına esti bir deniz kokusuyla
Tuzlu, matem yollara düştün
Beni kaldırımlardaki o serçe adımlarında hatırla
Tuttuğun ellerimde hâlen kanayan
Bölük pörçük vaatlerimizle..
kahramanı oynayalım
sanal sürtüşmelerde
slogansız ve bayraksız
gölgesiz
ve korkunç bir melankolinin
dibini bulmuş gibi
kendi kanını içmiş
İnanmış gibi katile
Evvela okuyucum; bunlar hikâye değil tarihtir. Jacques'ın edepsizliklerini anlattığın zaman kendimi Tiberius'un hovardalıklarını anlatan Suetonius'dan daha suçlu bulmuyorum. Zaten Suetonius'u okursanız onda hiçbir kabahat balmazsınız. Neden Catullus'u, Martialis'i Horatius'u, Juvenalis, Petronius'u okurken
EFELYA'dan...
........
Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp:
“Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?”
“Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı.
“Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
Bakışların bana biraz cesaret versin
Korkuyorum sana aşktan söz etmeye ben
Bir sevdiğin varsa ne olur söyle söyle söyle söyle
Giderim bu diyardan
Merak etme sen...
#FerdiTAYFUR
Uysal, neredeyse kibar bir sesle sormaya cesaret etti. "Efendimiz, babama ne olduğunu öğrenebilir miyim?"
"Artık onun için endişelenmene gerek yok," diye beklenmedik bir cevap aldı.
Bu kalbine bir hançer gibi saplandı. Sormaya yüreği dayanmıyordu ama bilmesi gerekiyordu...
"Öldü mü?" diye fısıldadı.
Kral kapının girişinde durdu ve öfkeli bakışlarla kızın üzerine yürüdü. "Atından düştü. Düşüşün onu öldürüp öldürmediğini bilmiyorum, umurumda da değil." Eliyle odaya girmesini işaret etti ama Serilda'nın kalbi sanki bir mengeneyle sıkıştırılıyordu ve hareket edebileceğini sanmıyordu. Av sırasında babasını gördüğünü anımsadı. Sevinçten havalara uçan o gülümsemesini. Şaşkınlıktan kocaman açılmış gözlerini.
Gerçekten ölmüş olabilir miydi?
Kral biraz daha yaklaşıp tepesinde dikildi. "Bu gece ikimizin de vaktini boşa harcadın. Güneşin doğmasına sadece birkaç saat kaldı. Ya bu samanlar sabaha kadar altına döner ya da her yer senin kanınla kırmızıya boyanır. Bu tamamen sana kalmış." Omuzlarını tutup onu kapıdan içeriye itti.
Serilda sendeleyerek öne ilerledi. Kapı hızla çarparak arkasından kilitlendi
BİR ŞEYLER EKSİK
Ya sevgiye, ya da arzuya ,nesne olmak istiyoruz.
...arzuladığımıza ulaşmak, arzulandığımızda da ulaşılmak istemiyoruz.
''Sevmeyi becerecek kadar kendi benliğimizden feragat etmeyi bilmiyor, arzulamayı becerecek kadar da bilinmeyene ve tehlikeli olana yelken açmaya cesaret edemiyoruz.''
BİR ŞEYLER EKSİK
," Lacan aşk hakkında konuşurken "Aşk sahip olmadığınız (sizde olmayan) bir şeyi, onu sizden istemeyen birine vermektir/vermeye çalışmaktır, Acınası bir durum gibi görünüyor, değil mi? Ortada verilecek bir şey yok, ama zaten onu isteyen de yok. Ancak "aşk" gene de var. Çünkü o öteki her kimse, onun
Kemal Sayar'ın "Yavaş'la" kitabı tam gaz giden modern yaşam temposuna bir dur diyor. Kitap, "yavaşlama" fikrini ele alıyor ve bunun hayatımızı nasıl güzelleştirebileceğini gösteriyor.
Yazar, "yavaşlamanın" sadece hızımızı düşürmekten ibaret olmadığını, aynı zamanda daha bilinçli ve farkında bir şekilde yaşamamızı da sağladığını söylüyor. Bu sayede stresimiz azalıyor, daha mutlu hissediyoruz ve sevdiklerimizle daha anlamlı ilişkiler kuruyoruz.
Sayar, kitabında "yavaşlamanın" faydalarını bilimsel araştırmalarla ve günlük hayattan örneklerle destekliyor. Ayrıca, "yavaşlamayı" günlük hayatımıza nasıl uygulayabileceğimize dair pratik öneriler de sunuyor. Bu öneriler arasında meditasyon yapmak, doğada vakit geçirmek, dijital detoksa girmek ve sevdiklerimizle daha fazla zaman geçirmek gibi şeyler yer alıyor.
"Yavaş'la" sadece bir kişisel gelişim kitabı değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesi de diyebiliriz. Sayar, bize daha basit ve anlamlı bir yaşamın mümkün olduğunu gösteriyor ve bu yolda bize rehberlik ediyor.
"Yavaş'la" modern yaşamın karmaşasından bunalmış herkes için okunması gereken bir kitap. Bu kitap, size hayatınıza farklı bir bakış açısı kazandıracak ve daha mutlu ve tatmin edici bir yaşam sürmenize yardımcı olacaktır.
Eğer siz de hayatınızı biraz yavaşlatmak ve daha anlamlı bir hale getirmek istiyorsanız, "Yavaş'la"yı kesinlikle okumalısınız. Bu kitap size ilham verecek ve hayatınızda köklü değişimler yapmanız için size cesaret verecektir.