Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Aslına bakarsanız Ozan babasını epeyce benziyordu. Bu kıyaslama için bol bol baktım Ozan'ın yüzüne Hatta galiba Ozan'ın yüzüne. İlk kez bu kadar detaylı bakmıştım. Güzel bir yüzü vardı. Çoğunlukla temizdi. Nadiren kirli sakallı görüyordum onu kütüphanede. Saç renklerimiz benziyor gibiydi. Belki benden biraz daha kahverengidir Ozan. En baskın farkında ise gülmekti. O çok gülüyordu, mutlu bir adamdı, gülmek ona gerçekten yakışıyordu. Gamzesi de gülüşü taçlansın diye yanağına kondurulmuştu. Bense hemem hemen hiç gülmüyordum. Gülünecek ne vardı ki?"
Sayfa 200 - Pukka Yayınları, BaharKitabı okuyor
Bazı aşkların hiçbir zaman bitmeyeceğini, ayrılıklara karşın hayatın içinde bir yerlerde, tıpkı ölümlerden sonra devam eden o ilişkiler gibi, sessiz sedasız yaşamaya devam ettiğini, bazı sözcüklerin, resimlerin, nesnelerinse, o uzun yolda, her geçen gün biraz daha çok anlam, dahası yaşanırlık kazandıklarını kaçıncı kez anlatmak, birileriyle paylaşmak isteyişim bu?
Reklam
Annesinin odasında ışık yanıyordu. Önünde sallanıp duran dal yüzünden, pencere ona göz kırpıyormuş gibi geldi. Tess, evi biraz seçecek kadar yaklaşınca, damın kendi gönderdiği parayla onarılmış olduğunu gördü. Bir kez daha, bu evin hayatının, varlığının bir parçası olduğunu düşündü. Eğimi çatı pencereleri, sivri tepelikler, bacanın üstündeki kırık kiremitler... bütün bunların kendi kişiliğiyle ortak bir yanı vardı sanki.
Sayfa 394 - Amaç Temel Yayınları, 1987. Çeviri:Suna GülerKitabı okudu
Cumartesi akşamı
Ölüme son çare olarak bakmalısın. Hiç kimsenin seni alıkoyamayacağını bil. Ama ölüme gidebileceğin için, onu yedekte tut; sonuna kadar. Diyelim ki gece bir kâbus gördün. Bunun bir kâbus olduğunu bilirsin ve kurtulmak için başını biraz oynatman yeter. Her şey daha basit, daha dayanılır hale gelir ve bir bakarsın en korktuğun şeyden zevk alır olmuşsun. Hayat seni korkutuyorsa, içini yakıyorsa, en yakınların çirkin maskeler takmışsa... hayat budur de, ikinci kez çağrılmayacağın bir oyun olduğunu söyle. Zevk verici ve acı çektirici bir oyun, inanç ve aldatma oyunu, maskeler oyunu, onu sonuna kadar oyna, ister oyuncu olarak ister izleyici olarak. İzleyici olman daha iyi, içinden kolay çıkarsın. 'Son kurtuluş çaresi' yaşamama hep yardımcı olmuştur. Elimin altında olduğu için, bu çareye hiç başvurmadım. Ama ahretin direksiyonu elimin altında olmasaydı, kendimi tuzağa düşmüş hisseder ve bir an önce kaçmaya bakardım."
Gözlerim herkesin yüzünde gezinirken ne şanslı olduklarını düşünüyordum, kimse duvarlardan aman dilemiyordu, kimse duvarlara ağlamıyordu; kimse duvarlar onların derdini dinlesin, biraz da onlara yardım etsin, imkânsızı aşıp konuşsun istemi- yordu. Ne çok isterdim duvarların da benimle konuşmasını. Çocukluğum, evdeki sıvası dökülmüş, kirli beyaz rengini almış duvarlara bakmakla geçmişti. Eğer uzun bir süre boş bir duvara bakarsanız hıçkırarak ağlarsanız, diğer duvarların sakladığı insanlar iç çekişlerinizi duymasın diye parmaklarınızla dudaklarınızı sımsıkı kapatırsanız bir süre sonra duvarların size acımaya başladığını hissedersiniz. Ben hep hissederdim. Eğer boş bir duvara, aciz bir fısıltıyla sizinle dertleşmesi için yalvarırsanız, ondan medet umup daha çok gözyaşı akıtırsanız sizinle hiçbir zaman konuşamayacağını fark edersiniz. Ben hep fark ederdim. Eğer boş bir duvarı gözyaşlarınızı silip güneş doğana dek izlemeye devam ederseniz çaresizliğinizi ilk kez kabullenirsiniz. Ben hep kabullenirdim. Ve sonra acılarınızı görse bile susan bütün duvarlara küsersiniz. Ben hiç küsemezdim.
Sayfa 216 - Ephesus Yayınları PDFKitabı okudu
Bunların son mutlu anlarımız olduğunu bilerek okumak koyarmış insana
"Kendini kıskandın!" Daha çok güldüm. Biraz sonra yüzünün alacağı ifadeyi görmek için ölüyordum. "Kendini öldürmek istedin resmen!" Etkilendiğim ve bana yolu gösteren o kişi yine sendin. "Ne?" Anlamaya çalıştı, başını biraz yatırdı, anlamaya başladı, gözlerini açtı, durumu idrak etti ve kaşlarını çattı. Dudakları bir şey söylemek için açıldı ama söyleyebileceği hiçbir şey yoktu. İşaret parmağını kaldırdı ama eli de havada kaldı ve dudaklarını birbirine bastırıp pes etti. "Ceset!" dedim üzerine biraz daha su sıçratarak. "Bana bir kez daha onu savun kalp nasıl sökülür göstereyim." Daha önceki sözlerini taklit ederek, alay ede ede başımı iki yana salladım.
Sayfa 291 - Nova-DarenKitabı okudu
Reklam
"İyi misin?" diye mırıldandı. "Aynı gün içinde iki kez ağladın." "Neredeyse hayatımın tümünden daha fazla," diye kıkırdadım. "Gerçekten, Nova." "Biraz abartıyorsun bence." "Seni ağlatan bir şeyi öldürememek canımı sıktı." "Bazen acaba şaka yapmıyor mu diye düşünüyorum haberin olsun." "Şaka yaptığımı mı sanıyorsun?" "Benim bile biraz akıl ve mantığım olduğu için..."
Sayfa 97 - Daren-NovaKitabı okudu
Ama bu hayatta hiçbir şey uzun sürmez; ikinci kez duyduğu mutluluk da, ilkine oranla pek cansızdı. Üçüncü kez duyacağı mutluluk biraz daha zayıflayacak, en sonunda da yok olup gidecekti.
edison şerefsizliğin sınırlarını zorluyor oynat bakalım...
Başarılı bir mucit olmasının yanı sıra, kurduğu şirketlerle icatlarını başarılı bir şekilde pazarlayabilme yeteneğine de sahiptir. Oluşturduğu sistemlerde doğru akım kullanmış ve dönemin zengin girişimcileri tarafından ciddi miktarlarda maddi desteği de arkasına almıştır. Şöhreti şehir sınırlarını aşıp neredeyse tüm ülkede yayılmaya başlamışken,
Sayfa 43-47 | Destek YayınlarıKitabı okudu
Giderek daha yakına yaklaşarak çıplak vü- cudunu, onun, onu ne kadar çok istediğini gizleye- meyen vücuduna, sırılsıklam olmuş pantolonuna ve gömleğine yapıştırdı. Onun dudaklarından dökülen inlemeleri, iç çekmeleri ve mırıldanmaları duymak istiyordu. Kalçasını ona sürttüğünde Clay inledi. Ses oldukça seksiydi ama bundan çok daha faz- lasıydı. Bu
Sayfa 202
Reklam
Ama daha sonra, şarabın da yardımıyla her birimiz ruhunu biraz soydu, sanki kıyamet kapımıza dayanamadan önce son kez buluşmuşuz gibi, mizansenler, makyajlar, utangaçlıklar kalktı.
Sayfa 177 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
O ana kadar duydugum üzüntüler sonsuz bir umutsuzluğa dönüştü. Kendimi niye o kadar zavallı hissettim, bilmem. Gelip geçici bir çılgınlık olsa gerek; çünkü hiçbir nedeni yoktu. Ama düşün bir, daha on iki yaşında bir çocukken Tepeler'den, bütün çocukluk bağlarımdan ve o zaman benim için her şey olan Heathcliff'ten koparılıp birden neredeyse bir sihirbaz değneğiyle Thrushcross çiftliğinin hanımı, bir yabancının karısı, Mrs. Linton oluvermek, yani kendi dünyamdan sürülmek, kovulmak, düşün bir! Nasıl bir uçurumun içine yuvarlandığımı birazcık olsun anlayabilirsin! İstediğin kadar hayır de, Nelly, beni bu duruma getiren biraz da sensin! Edgar' la konuşup beni rahat bırakması için onu zorlaman gerekirdi; evet, onunla konuşup bunu yapman gerekirdi! Ah, bütün bedenim yanıyor! Ah, şimdi dışarıda olmayı ne kadar isterdim. Şimdi yine eskisi gibi küçük bir kız olmayı, yarı vahşi, gözü pek, başıboş, küçük bir kız olmayı ne kadar isterdim! Uğradığı haksızlılara gülüp geçen, öfkeden kendini kaybetmeyen küçük bir kız! Niye bu kadar değiştim? Niye bir-iki sözcük beni böyle zıvanadan çıkarıyor? Ah, bir kez şu karşı tepelerdeki fundalıklarda olsam, biliyorum, yine eskisi gibi olacağım. Pencereyi ardına kadar aç yine; öyle açık bırak! Haydi, çabuk, ne duruyorsun?
Sayfa 155 - Can YayınlarıKitabı okuyor
“Her neyse, bütün bunların konumuzla bir ilgisi yok. Gerçek güç, uğruna gece gündüz savaşmamız gere­ ken güç, nesnelere değil, insanlara hükmeden güçtür." Bir an durdu, bir kez daha parlak bir öğrenciye soru so­ ran bir öğretmen havasına büründü: "İnsan insana nasıl hükmeder, Winston?" Winston, biraz düşünüp, ''.Acı çektirerek," dedi. "Tamam işte. Acı çektirerek. Boyun eğmek yetmez. Acı çekmiyorsa, kendi iradesine değil de senin iradene boyun eğdiğinden nasıl emin olacaksın? Hükmetmek, acı çektirmekle ve aşağılamakla olur. Hükmetmek, insanla­ rın zihinlerini darmadağın etmek, sonra da dilediğin gibi yeniden biçimlendirerek bir araya getirmekle olur. Nasıl bir dünya yaratmakta olduğumuzu anlamaya başladın mı şimdi? Eski reformcuların hayalini kurduğu o enayi, zevk düşkünü ütopyaların tam tersi bir dünya. Korku, ihanet ve azap dolu bir dünya, ezmenin ve ezilmenin dünyası, kendini yetkinleştirdikçe daha az acımasız olacak yerde daha da acımasız olan bir dünya. Bizim dünyamızda iler­ leme, daha fazla acıya doğru bir ilerleme olacak. Eski uy­ garlıklar ya sevgi ya da adalet üstüne kurulduklarını öne sürüyorlardı. Bizim uygarlığımız ise nefret üstüne kuru­ lu. Bizim dünyamızda korku, öfke, zafer ve kendini aşağı­ lamadan başka bir duyguya yer yok. Başka ne varsa hep­ sini yok edeceğiz, hepsini. ”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.