Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Yazmak zor iş mi ?diye sordu. "Hayır. Bir sürü yabancı dil öğrenmek zor mu ?" "O da zor değil. Biraz emek verince oluyor." "Ben ömür boyu emek verdim, ama gençken öğrendiklerimden bir adım ileri gidemedim."
... sonra devam ettim- annen bir süre sonra aranızdaki bağı merhametsizce kesecekti. Seni kendinden uzaklaştıracak ve çekip gitmeni isteyecekti. Çünkü geyikler böyledir. Çok iyiymiş gibi görünür, sonra da çocuklarınıza bok gibi davranırsınız. Çok hayvansınız. Çocuğu doğurup, emzirip biraz da yol gösterdiniz mi, tamam; onlar tam kendilerini güvende ve tehlikeden uzak hissettiklerinde de başınızdan atıverin. Annen kısa bir süre sonra, hatla belki de gelecek hafta sen kendi yoluna, ben kendi yoluma, diye başlayacaktı; o gün senin için acı bir gün olacaktı, pek çok geyiğin asla üstesinden gelemediği bir gün, ama ben anneni öldürdüğüm için şimdi bunları yaşamaktan kurtuldun; bunun yerine onu, çatallı diliyle değil, herzaman arkanda olan ve manasızca, birdenbire senden koparılıp alınan biri olarak hatırlayacaksın, dedim tüylerini tararken.
Reklam
"Benim biraz hava almam lazım." dedim etrafıma bakınarak "Alalım," dedi Uraz, "Gidip biraz yürüyelim." Ona "Hayır." der gibi başımı salladım "Ben yalnız gideceğim." dedim, "Şu an yanımda kimseyi istemiyorum. Anla beni, lütfen... Onu buraya hiç çağırmamalıydın." "Kumru, ben yalnızca..." ''Biliyorum, biliyorum, tamam! Ama yaşadıklarımı biliyorsun... Ölsem umurunda değil kadının. Ne sandın ki? Benden özür dileyeceğini mi? Pişman olduğunu mu?" Uraz birkaç saniyeliğine pişman olmuş ve üzgün gözlerle bana baktıktan sonra tereddütle konuşmaya başladı. "Sen de öyle sanmadın m?" dedi. Acı içinde gülümsedim ve başımı salladım. "Aynen öyle." dedim, "Ben de öyle sandım, Uraz... İşte işte o yüzden şimdi yalnız kalıp düşünmek istiyorum. Ve lütfen, bir dahakine beni biri ile bir araya getirmeden önce bunu bana sor, olur mu?"
“Uzaklarda, ufkun sisleri arasından çıkıverecek beyaz bir yelkenli araştırırdı. Bu hangi rastlantının belirtisi olacak? Onu kendine kadar hangi rüzgâr getirecek? Onunla hangi kıyılara gidecek? Bu bir şalupa mı, yoksa üç güverteli bir gemi mi olacaktı?.. Acaba bin çeşit tasa ile mi, yoksa lombarlarına kadar mutlulukla mı doludur?.. Orasını bilemezdi. Fakat her sabah uyanınca onu o gün için umar, her patırdıyı dinler, yerinden sıçrar, onun gelmemesine şaşardı; sonra, güneş batınca hüznü biraz daha artar: "Ah! bir yarın olsa!" derdi.”
Onlar sıkça güler. Ortada hiçbir şey yokken bile kahkaha savurup dururlardı. Gülümsemek, gençler için nefes alıp vermek kadar kolaydır. Bu tür bir alışkanlık ne zaman başlamıştır acaba? Gülmezsen zarardasın aslında. Gülünecek en ufak şeyleri bile gözden kaçırma sakın! Bu haz düşkünü oldukları, en küçük kahkahayı bile esirgerlerse hesap sorulacakları korkusu duydukları anlamına gelmez mi? Tüm bunların en üzücü yanı, hiçbirinin içtenlikle gülmemesidir. Kahkahaya boğulmuşken bile nasıl göründüklerine kafayı takarlar. Onlar ayrıca insanları sıklıkla güldürürler. Kendilerini rencide edecek noktaya gelmek pahasına olsa bile insanları güldürmek istemeleri size şaşırtıcı gelmemeli. Bu, nihilizmin başka bir örneği olsa gerek. Eğer kalplerinin derinliklerine bakarsanız orada nasıl bir his duyduklarını tahmin edebilirsiniz herhalde. Bir fedakârlık ruhu. Biraz savsak olan, "işte bu" diyeceği bir hedefi bulunmayan bir fedakarlık ruhu. Arada sırada geçmişteki ahlak anlayışına göre bile etkileyici bir hikâye olarak adlandırılabilecek, takdire şayan davranışlarda bulunmaları, hep bu gizli ruhları sayesindedir.
Reklam
Sana bir şey söyliyim mi, başkasının derdi olmasa insan kendi kahrından ölür. Mesela kanser olduğunu öğrendiğin gün, ‘Ay daraldım biraz çıkıp hava alayım içim açılsın,’ diyebilir misin? Ama illet başkasının başına gelince kolay. Başkasının derdi her derde devadır: bakar bakar, ‘Benden kötüleri de var,’ deyip haline şükreder, kendi derdini unutursun. ‘vah vah, tüh tüh,’ deyip kâfi merhamati gösterdiğin an görevin biter. ‘Ah,’ dersin ‘vallahi çok üzüldüm, ben çıkayım biraz kafamı dağıtayım...’ El derdi insanın kendi derdini unutmak için edindiği zevktir. Çoğu kadın, çocuğu bile kendi dertlerini unutmak için doğuruyor. Ne ki göbek bağı doğurmakla kopmuyor. Derdine dert eklediğinle kalıyorsun.
Köpekbalığı, pullarının içinde neredeyse kaybolana kadar gözlerini kıstı. "Bu tıfıl ejderhanın çalıntı kraliyet yumurtasından çıktığına seni inandıran nedir?" diye Girdap'a sordu. "Neden sordun, yoksa çok mu yumurta kaybediyorsun?" diye araya girdi Tsunami. "Belki de bu savunmanın sorumlusu her kimse çok da iyi bir iş çıkarmıyordur. Dur biraz, o sendin, değil mi?"
Shay: Neden dünyanın bu bölgesinde araba yok? Shay: Bir araç için 45-60 dakika beklemek zorunda kalmamın çok kaba olduğunu düşünüyorum. Shay: Bana her zaman bu şehrin değiştiğini söylüyorsun ama araba servisleri nerede? Peki ya yemek? Söz konusu önemli şeyler olduğunda hâlâ taşrada yaşıyoruz sayılır. Noah: Şu anda neredesin? Shay:
Sayfa 228Kitabı okudu
"Annemin evi demiştin... Eskiden orada mı yaşıyordunuz? Başını salladı Ozan. "Böyle göründüğü gibi bomboş değildi o zaman. Bir sürü eşyası vardı annemin. Her biri birbirinden değerli tabloları vardı. Sanata çok düşkündü. Gezmeyi çok sever, gezdiği yerlerden de boş dönmezdi. Dolu dolu yaşayan bir evdi o. Bir de nasıl güzel bir kadındı... Senin kadar uzun değildi boyu ama zayıftı. İncecikti hep. Senin gibi." Yine farkında olmadan saçlarını okşadı Bahar Bir de dinledi. Biri ona masal anlatıyormuş gibi dinledi. Sonunu hiç düşünmeden. "Siyahtı saçları ama bak koyu kahverengi falan değil, simsiyah. dedemin soyu Mısır'a uzanıyormuş. Anlayacağın biraz doğu biraz batıyım ben. Annem de Arap kadınlarının kendine has güzelliğinden vardı. Babam hep şey der; ben annenle evleneceğimi onu gördüğüm zaman zaten biliyordum. Son durak demiştim kendime. Anneni ikna etmek de zor olmadı. Sadece insanlar onun gibi güzel bir kadının neden benimle olduğunu hiçbir zaman anlamadı."
Sayfa 192 - Pukka Yayınları, OzanKitabı okuyor
Reklam
Beyaz peynir, biraz rakımız olsa, hiç arabesk, hiç trafik gürültüsü olmasa... Bilmem kendimizi daha başka duyar mıyız... Yoksa böylesi bir özleme alıştık mı? Böylesi bir bölünmenin acısını severek mi çekiyoruz.
Hayrı şerden, beyazı siyahtan ayırmak her zaman kolay değildir. Dıştaki bir savaşta müttefiklerinizi de düşmanınızı da tanırsınız. Ama manevi yol çok daha latiftir; gizlidir. Nefs size hiçbir zaman, "Ben senin düşmanınım. Şimdi seni manevi yolundan saptırmaya çalışacağım. Daha az namaz kılıp daha az dua etmeni, Allah'ı daha az zikretmeni istiyorum. Dünyayı da daha çok sevmeni istiyorum," demez! Şöyle yaklaşır, "Kendini paralıyorsun, neden biraz rahatlamıyorsun? Kendini böylesine tüketme. Şu namazı kılacağına biraz daha uyu. Uyku sağlığın için çok faydalıdır. Ben senin arkadaşınım. Senin menfaatlerini en iyi ben gözetirim." Bu işin nasıl da çetrefilli olduğunu görüyorsunuz, değil mi?
Son ücret kesintisi konusunda ne düşünüyorsun?" Dakin'in sımsıkı kapalı dudakları seğirdi. "Ne düşündüğümü bilmiyor musun? Sevinecek değilim herhalde." London, iskemlesinden doğruldu. "Ne yapmak gerek bu durumda?" Dakin'in yumuk gözleri biraz aralandı. "Bilmem. Senin bir fikrin var mı?" "Örgütlenip eyleme geçmeye ne dersin?" London, Mac'e kaçamak bir bakış fırlattı. Dakin bu bakışı görmüştü. Başıyla Mac ve Jim'i işaret etti. "Radikaller mi?" diye sordu. Mac, bir kahkaha patlattı. "Geçim parası peşinde olan herkes radikaldir."
“Belki de biraz geç rastladım sana Ama her şey geç gelmiyor mu yurdumuza 1929 buhranı bile geç gelmemiş miydi Eksikliğe mi alışmışız mutsuzluğa mı yoksa”
Sayfa 51
Sevgili ben, Bu mektubu ne zaman okuyacağından emin değilim, hatta okuyabileceğinden bile emin değilim çünkü uğruna kalbinin atmadığı yerlere gidiyorsun. Olur da okursan geçen onca günden sonra bu yazdıklarımın karşılarında şu ankinden farklı birini görmek isteyeceklerinden emin olabilirsin. Lütfen bu cümlelere mahcup olma. Hayatında hiçbir şey değişmeyecekse ne diye çıkasın ki yola? Umarım iyisindir. Umarım iyi geçmiştir. Umarım not defterini, kitaplarını turistlerin bol olduğu ve "Eşyalarınıza sahip çıkın" uyarılarının sıkça yapıldığı yerlerde unutmazsın. İnsanlar ve dünya değişim konusunda hız rekoru kırmaya devam etse de burası bildiğin gibi, yıllardır ne değişmediyse yine değişmemeye devam ediyor. Ailen aile olduğunu, İnsanlar bir amaç için var olduklarını unutmaya devam ediyorlar. Israrla ve her bir gün hiç akıllarından çıkarmadan... Bu satırları sana yazarken biraz tebessüm ettirdin bana. Söylememe gerek yok ama yine de iyi hissedeceğini düşünüyorum. Seni çok seviyorum. Zaten bir insan önce kendiyle mutlu olmalı değil mi? Sımsıkı sarılacağız birbirimize. Kimimiz var ki bizden başka? Bir gün herkes hayatından gidince anlıyor insan bu dünyada sadece iki ayak üstünde durduğunu...
Sayfa 27 - Destek Yayınları
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.