Dünyadan anneme giden bir otobüse bindim dün gece yine bir anda aldığım bir kararla. Zaten hiçbir yere planlayıp gidemedim ki fani ömrümde. Bitmez sandığım upuzun bir yoldan geldim. "Tokat'a gitmek gerek" diyordu ya hani Evliya Çelebi.
Gittim.
Daha otobüsten indiğim an büyüleyici bir koku duydum. Hangi bitki, hangi ağaç bilmiyorum. Biraz ıhlamur, biraz zeytin çiçeği gibi. Çözemedim nedir ama büyülendim. Elma kokulu Amasya'yı, kavun kokan Kırkağaç'ı, narenciye çiçekleriyle bezeli Çukurova'nın kentlerini anımsıyorum da, kendi memleketimde bu kokuyu ilk duyuşum. İki şeyi unutmazmış insan beyni. Sesleri ve kokuları.
Zihnimde güzel bir yere kaydettim bu harikayı. Keşke şimdi üzerime, saçlarıma sinse de, annemi kucaklarken ona da götürebilsem bu ferahlığı.
Size bu sabah, birkaç saat sonra bir hastane odasında mutlulukla şifa bulacak bir annenin yatağındaki gamzeden gülümsüyorum.
Bu mutluluğu bölüşmek istedim herkesle.
"Yol güzel, varmak değil" diyen şaire hak versem de, bazen varmak ve mola almak lazım hayattan...
Vardığın yer cennet kokusuysa bir de...
Hepsi güzeldir.
Yürüdüğünüz tüm yollar iyiliğe, güzelliğe açılsın sevgili insan soyu.
Herkese gülaydın...