Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
O günlerde hangi bahçenin içinden, hangi araziden geçsem, her tarafta yıkıp yok eden dehşetli bir balta sesiyle birtakım ağaçların yürek paralayan acı acı feryatlarla yere yıkıldığını görüyordum. Tabiat güzellikleri arasında o tatlı endamlarıyla öne çıkarak, kanatlılar âleminin kainata karşı ettikleri feryada, gökten zemine dökülen ilahi ahenge konak olan ağaçları o sene katlediyorlardı. Bu yıkım feryatları arasından mahzun mahzun geçerek her yerde hayalimi süsleyen koruya doğru yaklaştım. Ne göreyim? O güzel koru, her türlü hüzün ve elemiyle bir çöle dönmüş. Zaman zaman esen bir rüzgârın kaldırdığı keder verici tozlar, içinden zararlı böcekler yağan toprak renginde bir bulut şeklini almıştı. Ne bir ağaç! Ne bir kuş! Şurada burada kalıp kurumuş bazı ağaç kökleriyle orası bir Afrika mezarlığına dönmüştü. Temmuzun o her şeyi solduran, her şeyi çürüten yakıcı güneşi, yolun kenarında kalmış bazı çalıları, yangından çıkan yeşillik gibi yakmış, ötede beride biriken yağmur sularıysa kurtlandığı için kokuşmuştu. Yoldan yürümeye başladım. Güneşin zemine dokunan yakıcı bir ışık huzmesinin içinde sonsuz bir sürat, yorulmak bilmez bir hareketle yukarıya aşağıya çıkıp inen bin türlü sinek ağza, gözlere giriyordu. Başımın üzerinde kaynayan bu güneş de her tarafı kavuruyor, ayağımın altından ise kertenkeleler kaçışıyordu. Oradan geçen bir bağcıya, "Buraya ne olmuş?" diye sordum. Yüzüme biraz hayretle baktıktan sonra, "Buranın sahibi bu ağaçları iki yüz elli kuruşa Üsküdar oduncularına sattı" cevabını verdi.
Yakamoz& Papatya [1-8] hepsini okumak isteyenlere...
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini hayatında hiç böyle hissetmemişti.
Reklam
Şans isterken güzel şans diye belirtin bence..
Güneşli diye "Tarlada okurum hem bitkileri kontrol ederim." dedim. Varıp sandalyeyi çıkardım ve kahvemi pişirmeye koyulalı 2-3 dk olmadan Güneş gitti yağmur yağmaya başladı. "Kitabımm." diye koşup gelene kadar -ıslanmasını istemedim ve baktım rüzgardan düşmüş -_-°°- kahvem taşmış... Bu olay sayesinde -çünkü o kadar kullanırken hiç değişimini yapmamıştım- mini tüplerin üstüne geçirilen şeyi -piknik tüpü başlığı diye geçiyormuş- çıkarmayı öğreneceğim galiba (!) -azar yemektense-, bunda da havaya mı uçacağım acaba sevgili evren? :p Bu potansiyeli taşıyorsun bugün. §§§ Şaka bir yana, yeni bir şey öğrendiğim için mutluyum ve keyifliydi. "Demek ki temizlenmesi gerekiyordu ya da tüpün canı biraz ilgi çekmişti onu hallettik. :)"
Gözlerini kapatıyorsun, Gözlerinin ardındaki hayaller,gördüklerinden daha mutluluk verici,hissediyorsun. Alçaklarda bir bulut, Biraz yıldız, Tenini ısıtan güneş, Başına düşen yağmur. Elini uzatsan dokunacakmışssın gibi hissediyorsun ama hayallere dokunulmaz,biliyorsun.
Olması gereken zaten bin yıllardır olup duruyor.Güneş doğuyor, rüzgar esiyor, insan seviyor.Sular Dağlardan kopup gelerek ırmaklara dönüşüyor.Sus ve içine dön.Nefes alıp veriyorsun ya şimdi, bunu hisset.Her anında hayatın, 'kıymetini bil her şeyin'.
Sayfa 137
iniyorum maktul minarelerden taraçadan, bahçeden ilk tanıyı bulanların indikleri her yerden ilk tanıyı bulandıran bir vaşakla birlikte
Reklam
600
600.gün... Zamanı tutamıyorum sevgili durduramıyorum. Son günümüzde bana "dursun mu zaman?" demiştin. Dursun artık sevgili, dursun artık, hayır zaman akıp gitmesin. Yarın, dün olsun. Zaman artık geriye aksın istiyorum. Merak etmiyorum geleceği, istemiyorum geleceği. Gözlerimin ışığının sönmesini izlemeyi değil, ışığını geri kazanmasını
Ey bir emre hazırlanan simsiyah gecede Karanlığı emip emip de gebe kalan Ey her depremden sonra biraz daha doğrulan Herkesin Veba girmiş bir şehrin hem halkı Hem seyircisi olduğu bir günde Ey düştüğü yerden kalkmaya hazırlanan ülke. Her damlası bir zafer müjdecisi Bir posta eri gibi Yağmur yüzümüze değince Çıkacağız yola. Çıkacağız yola Hesap günü gelince Yağmur yüzümüze değince Güneş bir mızrak boyu yükselince.
Erdem Bayazıt
Erdem Bayazıt
Gece inmiş şehre.. Sadece şiir merhem olur gönlümün karasına şimdi.. Birbirine kırgın duvarlar, insanlar ve gölgeler. Şimdi ne yazsam da geçse, kalbimin küsü? Ey bir emre hazırlanan simsiyah gecede Karanlığı emip emip de gebe kalan Ey her depremden sonra biraz daha doğrulan Herkesin Veba girmis bir sehrin hem halkı Hem seyircisi olduğu bir günde Ey düştüğü yerden kalkmaya hazırlanan ülke. Her damlası bir zafer müjdecisi Bir posta eri gibi Yağmur yüzümüze değince Çıkacağız yola. Çıkacağız yola Hesap günü gelince Yağmur yüzümüze değince Güneş bir mızrak boyu yükselince. Erdem Bayazıt
Olması gereken zaten bin yıllardır olup duruyor. Güneş doğuyor, rüzgâr esiyor, insan seviyor. Sular dağlardan kopup gelerek ırmaklara dönüşüyor. Sus ve içine dön. Nefes alıp veriyorsun ya şimdi, bunu hisset. Her anında hayatın,‘ kıymetini bil her şeyin’.
Sayfa 139
Reklam
Havanın durumu yüzünden dengem şaştı...biraz yağmur yağıyor hemen güneş açıyor karar ver ona göre gezicem...
Postmodern yaşamdan bir kesit
Rıhtımdaki huzursuz (çünkü yağmur bastıracak gibidir) kalabalıkla tezat teşkil eden pürneşe turistler, müşteri tavlamak için türlü hokkabazlıklar yapan garsonlar, her şey, biraz sonra bitecek bir oyunu andırıyordu, güneş bile gerçek değildi.
Sayfa 28 - Tek Çaresi Ölümmüş adlı öyküsünden (alıntıda parantez içindeki açıklama bana ait)Kitabı okudu
Bi yolculukta sana rast gelmişim, Dik duruşundan belli, çok şey yaşamışsın; bilmişim. Biraz daha düşünmek için, kafamı yere eğmişim, Hayâllere dalıp ta, geçmişinde ki tüm göz yaşlarını ben silmişim. Güneş olmuşsun bana, ben sana toprak, Düşmemişsin, tutunuyosun; sen ağaçta ki son yaprak, Yağmur olmuşum, üstüne yağmışım bardak bardak, Yeşillenmişsin, çiçek açmışsın, biraz burda dursak. -Çok Programlı Adam
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.