Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Birçoğumuz kullandığımız sözcükler konusunda bilinçsiz tercihler yapıyoruz; önümüzde uzanan olasılıklar labirentinde adeta uyurgezer gibi dolaşıyoruz.”
Elma YayıneviKitabı okudu
207 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Of be ! Ne aşklar varmış. Ahmet Arif'e tanışmış olsaydım ona şunu söylerdim herhalde Kendine iyi bak. Bir daha hiç bir ana doğuramaz senin gibi şairi. Arif zalım Arif. Ne güzel mektuplar yazmışsın leylana. Aşk, sevda, umut dolu. Birçoğumuz Ahmet Arif gibi sevmişiz veya seveceğiz ama kaçımız onun gibi aşkımızı bu denli kutsallaştıracağız bilemem. Müthiş bir samimiyetle yazdığı mektupları okurken tüylerimin diken diken olduğunu söylemek isterim. (Abartma dediğinizi duyar gibiyim :) ) Kitabın her sayfasında şiirlere dize olacak alıntılar vermiş Ahmet Arif. Bir kaçını paylaşayım: -Sana doymak korkunç ahmaklık olur. Hadi gel... Gözlerinden gözlerinden öperim -Bir umudum sende- Anlıyor musun? -Biz ikimiz! İki müthiş hasret, iki parça can... Bu dizeler kayaya söylense çiçek açardı herhalde. Burda da biraz hayatın gerçekliğini görüyoruz. Ne kadar severseniz sevin bazen istediğiniz karşılığı goremiyebilirsiniz. Fakat bu sizin onu sevmeye devam etmenize engel olmadığını Ahmet Arif'in yazdığı mektuplardan anlayabilirsiniz. Kitabı okurken cemal Süreya' nın tek taraflı aşk insanı nasıl aptallaştiriyor dizesi bir çok yerde zihnimde yankılandı. Sizce gerçekten Ahmet Arif'i aptallaştırmışmı onu okurken kendiniz karar verirsiniz. Okuyuculara tavsiyem kitabı sesli bir şekilde okumaları. Duygu geçişi için daha etkili olacaktır. Yazdığım bu ilk incelememin size faydası olacağını temenni ediyorum. İyi okumalar dilerim.
Leylim Leylim
Leylim LeylimAhmed Arif · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201316,3bin okunma
Reklam
tıpkı birçoğumuz gibi...
O zaman dehşetle, geleceğe ait hiçbir hayalimin olmadığının farkına vardım. Ziyan olmuş bir yaşamın arkasından ağıt yakıyordum ve ileriye dönük hiçbir şey söylemiyordum.
223 syf.
10/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Sen istemesen de medeniyet sana gelir!
Birçoğumuz büyük şehirlerin kalabalığından, bürokrasisinden dert yanıp, huzurlu küçük bir ege kasabasına yahut üç beş parça eşya ile sığınacağımız bir adaya gitme hayalleri kurarız. İşte Livaneli’nin Son Adas’ı şehrin keşmekeşinden kaçan bir grup adalının mutlu hikâyesini anlatıyor. Öyle ki İnsanlar mutlu, hayvanlar kendi halinde huzurlu. Ta ki adaya devrik bir lider gelinceye kadar. Güllük gülistanlık mütevazı bir hayat su gibi aheste aheste akıp giderken her şey birden tersine dönmez. Usul usul kimseyi ürkütmeden değişir her bir şey böyledir bu işler. Herkesin kaçıp, adaya sığındığı bürokratik işler, sonra ada konseyi, bildiriler, bir dizi medeniyet getirme çabaları da devrik lider ile birlikte adaya geldi. Sonrası… Biliyorsunuz ki, zorbalık illa ki kaba kuvvetle olmaz. Yumuşak güç halinde de olur ve en büyük destekleyici kavramları ise demokrasi ve medeniyet! İşte devrik liderin de uyguladığı yumuşak güçte böyle oldu. Önce kendi saygın kişiliğini gösterdi sonra medeniyet dedi ve en sonunda kendisini zehirleyen yönetme hırsı ile adaya hükmetmeye başladı. Güç, iktidar hırsı bazen her şeyin önüne geçebiliyor, hayatların bile. Ve bunu uygularken iyilik kavramının ardına gizleniyorlar. Çünkü kendi niyetlerini gizlemeleri gerekiyor. İktidarlar, yönetimler değişse de değişmeyen bir şey var, güç hırsı ve ezilenler!
Son Ada
Son AdaZülfü Livaneli · Remzi Kitabevi · 201251,5bin okunma
256 syf.
10/10 puan verdi
Günün sonunda hayatı algılama biçimimizden hedeflerimize dek biz sosyal varlıklar çevremizdeki dünyadan oldukça fazla etkileniyor ve besleniyoruz. Jim Rohn'un sözlerine kulak vererek belki de kendimize sormanın tam sırasıdır. Kendi kurallarınızı koyma yolunda hangi beş kişinin ortalaması olduğunuz önemlidir, değerlidir. Selam Millet Size bugün @aylinin_kitaplari ablamın önerisiyle okuduğum @olimposyayinlari ait
Hüseyin Sayın
Hüseyin Sayın
#hayatseninkurallarısenkoy kitabının yorumuyla geldim. Hepimiz demeyelim ama birçoğumuz hayatımızı istediğimiz gibi yaşayamayız. Bizim bir fikrimiz, bir doğrumu olsa bile çoğu şeyde toplumun öngördüğü kalıplara yöneliriz. Kendi doğrularımızı bile yeri gelir unuturuz. İşte bu kitap size bir kapı açıyor. Kitabın içindeki bilgiler yazarın yazdıkları inanılmaz güzel çok yerin altı çizildi. Kesinlikle başucu kitabınız yapabilirsiniz. Hem kişisel gelişim olarak hem de psikolojik açıdan sizi mutlu edebilecek bir kitap Okuyacak arkadaşlara şimdiden keyifli okumalar dilerim #kitaplardanalintilar Değişime davet ettiğiniz birini önce küçük adımlarla dönüşüme dahil edin veya değişimi önerdiğiniz konunun küçük adımlarla ortaya çıkaracağı sonuçları sunun ve uygulamaya başlayın. Birbirini takip edecek bu zincirde doğru zamablamada bıraktığınız her eylemin ardından yaşayacağınız yeni deneyimler ve elde edeceğiniz kazanımlarsa bu bakış açısının hayatınızda yer edinmesi noktasında en büyük destekçiniz olacaktır. #brcdenkitapyorumları #okufarkyarat #bookstagram #kitap #kitapalıntıları #kitapönerisi #kitapsözleri #kitapkurdu #olimpisyayınları #okudumbitti #kisiselgelisim #psikoloji
Hayat Senin Kuralları Sen Koy
Hayat Senin Kuralları Sen KoyHüseyin Sayın · Olimpos Yayınları · 202265 okunma
48 syf.
·
Puan vermedi
·
17 saatte okudu
Son derece çarpıcı bir çöküş öyküsüyle beraberiz.
Stefan Zweig
Stefan Zweig
’in başarılı bir şekilde kaleme aldığı ve tek solukta okunabilecek bir eser. Baş kahramanı bir kadın. Yalnızlıktan bezmiş, şöhret düşkünü bir kadın. Maceranın sonu mutlu sonla bitmediği gibi beni en çok şaşırtan şey
Stefan Zweig
Stefan Zweig
’in ikinci eşiyle birlikte intihar etmesi. Henüz kitabın etkisinden
Bir Çöküşün Öyküsü
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202177,5bin okunma
Reklam
Elektrikler bir iki saattir gelmedi. Gizliden gizliye içimde acaba gelmeyecek mi düşüncesi oluşmaya başladı, ne yalan söyleyeyim korku duymaya başladım. Bunu farkedince tekno-kapitalist medeniyetin insanı nasıl da göstermeden ferini başarıyla söndürdüğü düşüncesi bir kez daha gözlerimin önüne geldi. Günümüz, insanı git gide bir şeylere bağımlı hale getiriyor. Birçoğumuz çoğu şeyin bağımlısı haline geldik ama fark etmiyoruz. Fark etmemek bize bu yolun çok da matah olmadığını söylüyor. Neyse. Bunlar zaten bildiğiniz şeyler. Peki bizi bir şeylere bağımlı hale getiren olay nedir? (Bir tanesine değineceğim, dilerseniz siz de ekleyebilirsiniz.) Bana sorarsanız yalnızlık duygusu burada da bizi selamlıyor, gün geçtikçe içimizde çıban gibi büyüyen bir ura dönüşüyor. Tekno medeniyetin, tekno bilimin bize şifa olacağını iddaa edenler çoktan yanıldığını fark etmesine rağmen bizler bunu henüz fark edememiş olabiliriz. Bağımlı olduğumuz şeylerden mahrumiyet dakikaları fazlalaştıkça içimizdeki korkunun büyümesi de içten bile değil. Aslında mahrumiyetler yeni kazanımlar doğuruyor. Doğuruyor doğurmasına da bizler o korkuyla cebelleşirken bunu nasıl fark edelim? Bizler bu düzenin içine atılmış, dünyaya gelmiş insanlarız. İçimizdeki yara düşündüğümüzden daha derin... ve tedavisi de umduğumuzdan daha zor. ill sont eux'un son mısrasıyla "la havle ve la kuvvete illa billah."
Ezberci bir eğitim sisteminin ürünü olarak, birçoğumuz bilgiyi "keşfedilecek" sonsuz bir şey gibi değil de "edinilecek" sonlu bir meta gibi görüyoruz.
Sayfa 310
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.