Hepimiz birer Kör Baykuşuz aslında bu hayatta, çevremizde ki şahısların benliğini ve duygularını göremeyiz ama bunlardan en acısı insanın kendi içindeki benliğini görememesidir çünkü her nefis körler ülkesinde ayna sattığını düşünür.Bu hayatta en fazla kaç kişiden nefret edebiliriz veya en fazla kaç kişiyi sevebiliriz ? Birini nefret ederken de sevebilir miyiz ? Nefret mi sevgiye dönüşür yoksa sevgi mi nefrete ? Peki neden sadece sevmek ve nefret zorundayız ki neden bu aşırı iki uca mecburuz ikisinin arasında bir yerde durmak o kadar mı zor ? İnsanoğlu hiçbir zaman ne tam anlamı ile kendini sevmiştir ne de kendinden tam anlamı ile nefret etmiştir.Kendini sevemeyip bu yüzden de kendine acımayan bir çok insan vardır şu fani hayatta.Yazarımız da bu buhranın içerisindedir aslında. “Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar”…Bu adi hayat anlık zevklerden ve yaşanmışlıklardan ibarettir.Ne zaman ki her duyguyu ve her zevki tatmışızdır işte o zaman kendi içimize dönük olan yolculuk başlamıştır.Kimisi bu yolculuğu hayatına kıyarak bitirir kimisi de kalan yolcuğunu kendi ile mutlu olmaya başlayarak devam ettirir.Unutmayın ki kendinizden değerli hiçbir şey yoktur bu hayatta.Siz,siz olun ilk önce kendinizi sevmekle başlayın gerisi teferruattır aslında…
Kör Baykuşun’da 96 sayfalık kısa bir kitap olduğuna aldanmayın sakın çünkü bu 96 sayfanın içeriği 500-600 sayfalık bir kitaba eş değerdir.
Hoş Kalın,Kitapla Kalın…