ATSIZ'DA TURAN TURANCILIK: Türkçülüğün ikinci kanadı Turancılıktır. Irkçılık, Türkçülüğün "iç davası", Turancılık ise "dış davası"dır. Atsız'a göre Turancılık "Türk Birliği"dir. Daha 1934 yılında yazdığı "Yirminci Asırda Türk Meselesi” başlıklı yazının birincisi "Türk Birliği" adını taşır. Ona
ATSIZ'DA TÜRK-TÜRKÇÜLÜK-MİLLİYETÇİLİK: 1943 yılındaki En Sinsi Tehlike broşüründe "Siyasî, içtimaî mezhebim Türkçülüktür." (Atsız 1992: 68) diyen Atsız'ın Türkçülüğüne geçmeden önce onun genel olarak "milliyetçilik” hakkındaki düşüncesini aktarmak doğru olacaktır. Ona göre milliyetçilik sosyal bir kanundur: "Tarihin
Reklam
anıtkabir mezar odasında yer alan topraklara dair..
1981'de Türkiye'deki vilayet sayısı 67 idi. 68. vazo 1974'den beri Türk ordusunun işgali altında bulunan ve bugün itibarıyla da dünya ülkelerinin çoğunluğunca meşru bir devlet olarak tanınmayan ihtilaflı bölge Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne ait toprağı ihtiva ediyordu. Bugünse Atatürk' ün mezarını çevreleyen 68 değil 83
Sayfa 154 - 1974'den beri Türk ordusunun işgali altında bulunan.. yav he he..Kitabı okuyor
"Annem insanlığın son umuduydu. Birleşmiş milletlerde çalışıyordu. Birleşmiş milletler kendi kendilerine birleşmişlerdi. Eşeysiz üreme gibi bir şeydi galiba."
Nasıl organize oluyorlar?
Siyonist ve emperyalistler hedeflerine adım adım yürümek için başta siyasi, ekonomik ve askeri alanlar olmak üzere dev bütçelerle büyük organizasyonlar ve yapılar kuruyorlar. Dünyayı adeta bir örümcek ağı gibi saran ve hiçbir alanda boşluk bırakmayan çalışmalar yapıyorlar. Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve NATO gibi kuruluşları ile dünyadaki
Arafat'ın Birleşmiş Milletler'de yaptığı konuşma
Tehditlere aldırış etmeyen Arafat, beklenen tarihte BM'ye gelir. Devlet başkanı gibi karşılandığı Genel Kurul'da belinde tabancası, başında direnişiyle özdeşleşmiş kefiyesiyle yaptığı tarihi konuşmayı "Bugün bir zeytin dalı ve özgürlük savaşçısının silahını taşıyarak geldim. Zeytin dalının elimden düşmesine İzin vermeyin" diyerek bitirir.
Sayfa 226 - Yeni Şafak
Reklam
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü verileri, en büyük silah satıcılarının ABD, Büyük Britanya, Fransa ve Rusya olduğunu belirtiyor. Listede birkaç sıra geriden de Çin geliyor. Bu ülkeler, tesadüf bu ya, aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde veto hakkı bulunan beş ülke. Herkesin bildiği gibi, veto hakkı karar gücü anlamına gelir. En büyük uluslararası örgütün bütün ülkelerin yer aldığı Genel Kurul'u tavsiyeler sunar; ama karar veren Güvenlik Konseyi'dir. Kurul konuşur ya da susar, Konsey yapar ya da yapmaz. Bir başka değişle, dünya barışı silah ticaretinden en büyük payı alan beş gücün ellerinde.
Sayfa 112
Eşitsizliği teşvik etmek için onca çaba sarf eden Dünya Bankası'nın rahatça kabul ettiği gibi, Birleşmiş Milletler'in farklı örgütleri de bunu teyit ediyor. Dünya ekonomisi hiçbir zaman bu kadar az demokratik ve dünya hiçbir zaman bu kadar adaletsiz olmadı. 1960 yılında insanlığın en zengin yüzde yirmisi en yoksul yüzde yirminin otuz kat fazlasına sahipti. 1990 yılında fark yetmiş kattı ve o günden beri ara gitgide açılmaya devam ediyor: 2000 yılında fark doksan kat olacak.
Sayfa 33
Birinci Dunya Savasi sonrasinda kurulan ve Birlesmis Milletler'in oncusu olan Milletler Cemiyeti, 1922'de "Filistin'de yasayan halklar kendilerini yonetebilecek duruma gelene kadar" bolgenin Ingiliz mandasi olarak kalmasina hukmetti. Bolgenin adi Filistin Mandasi olmus; Filistin adi resmiyet kazanmisti. Milletler Cemiyeti, mandayi kabul etmekle kalmamis, Balfour Deklarasyonu'nun hedefini hayata gecirmekle de gorevlendirmisti. Yani Yahudiler icin bir "yurt" kurulma hedefini. Araplar bu duzenlemeye itiraz etti. Yahudilere ait bir ulke kurulursa teknolojik acidan guclu, Batililarin destegini almis ve dini acidan cok farkli bir milletin boyundurugu altina girmekten ve son tahlilde topraklarindan atilmaktan korkmuslardi. Taraflar genel olarak Filistin'i paylasmak istemedikleri gibi uc dince kutsal sayilan Kudus'u de paylasamiyorlardi. Yahudilerim kutsal saydigi Suleyman Tapinagi'nin insa edildigi Tapinak Tepesi, Kudus'teydi. Tapinak Tepesi'ni cevreleyen antik istinat duvarinin bir kismi, bugun "Aglama Duvari" olarak bildigimiz buyuk bir parcasi hala ayaktaydi. Bu kutsallik yiginini daha da icinden cikilmaz hale getirense Tapinak Tepesi ile Muslumanlarin kutsal bildigi Kubbetus-Sahra ve Mescid-i Aksa gibi yapilari barindiran Harem-i Serif'in ayni yer olmasiydi! Emevi halifesi Abdulmelik, 691'de Hz. Muhammed'in miraca ciktigina inanilan yerde ayagini bastigi yere altin kubbesiyle tanidigimiz Kubbetus-sahra'yi, hemen karsisina da Mescid'i Aksa'yi yaptirmisti.
Sayfa 211Kitabı okudu
Mustafa İnan, hayatının sonuna kadar böyle düşündü. Ölümünden dört yıl önce (8.10.1963) yazdığı bir makalede bunu açıkça belirtirken, meselenin evrenselliğine de değiniyordu: Göç edenler meselesine çok önem verilmemesini savunan diğer bir düşünce tarzını da şöyle özetlemek kabildir: 'İkinci Cihan Savaşı'ndan sonra, barış konusunda,
Sayfa 92
570 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.