Kafasının içi ıvır zıvır şeylerle doluydu nereden öğrenmişti bütün bunları. İnsanda kalıbına bakınca onu önemli biri sanırdı. Konuşmalarıyla birşey bildiği, gözünden hiç bir şey kaçmadığı izlenimi bırakırdı dinleyenler üzerinde.
Nemâzın hakîkatini anlıyamıyanlardan birçoğu da, ızdırâblarını teskîn ve rûhlarını ferâhlandırmağı, simâ' ve nâgmede, ya'nî mûsikî perdelerinin arkasında sandı. Bunun için raksa, dansa sarıldılar. Hâlbuki, (Allahü teâlâ harâmda şifâ te'sîri yaratmamışdır) hadîs-i şerifini işitmişlerdi. Evet, boğulmak üzere olan bir acemî yüzücü, her ota da sarılır. Birşeyin aşkı, âşıkı sağır eder ve kör eder. Bunlara eğer nemâzın kemâlâtından birşey tatdırılmış olsaydı, simâ' ve nâgmeyi ağızlarına almaz, vecde gelmeği hâtırlarına bile getirmezlerdi.
Fârisî mısra tercemesi:
Doğru yolu göremeyince, çöle sapdılar.
İlk olarak, evlilikten önce birbirimiz için yaptıklarımızın, evlilikten sonra yapacaklarımızın göstergesi olmayacağına net bir örnek oluştururlar. Evlilikten önce, aşık olma saplantısının gücüyle sürükleniriz Evlilikten sonra "aşık olmadan önceki insanlar olmaya geri döneriz. Eylemlerimiz, annemizin ve babamızın olurturduğu modelden, kendi kişiliğimizden, sevgi anlayışı mızdan, duygularımızdan, gereksinim ve arzularımızdan etkilenir. Davranışlarımız konusunda yalnızca birşey kesindir. "Aşk"a tutulduğumuzda sergilediğimiz davranışla aynı olmayacaktır.