Ve CUMHURİYET diye on harfli bir sözcüğü heceler içinden Mustafa Kemal. Ayağında kilot ve avcı ceketi/Atpaza-çrı'nda köftecilere dönercilere gülüp/Kuyulu Kahve'de tavla oynayanlara bakıp/iskambil oynayan çetecilerle selamlaşıp/ve Taşhan'da dolaşıp/Vasıfı, Necati'yi, Mahmut Esat'ı dinleyip/atlı atsız Kuvâyı Milliye'cilerle karşılaşıp/kalpağını kaşlarının üstüne düşürüp/ve bastonunu kaldırarak ve köpeğiyle Yahudi mahallelerinden geçip/ başını okşayıp sarı bir çocuğun (haftalardır kendi kendine düşündüğünden)/ve sol elini hep pantolonunun cebinde tutup — ki bıyıklı ki kolalı yakalı ve artık rakıya alışmış/ ve şiiri bıraktığı için küskün, isyanlı/ve çocuk gibi gözleri ve elleri
Söylentiye göre uzun bacaklı uzun burunlu, uzun Bıyıklı bir komik prensin
çocuklarıyız.. Kimimiz peri kanadı kullanmayı, kimimiz yalancıktan gülmeyi, kimimiz karanlikta
parlamayı iyi biliriz...
Aliskanlik oldugu üzere, goste-
ri bittikten sonra "arkada" gizlice aglariz... Pirlanta yillar hatırlayabilenlerimiz, tükenmez yemisli bir
ağacı taslayis efsaneleri anlatırlar.. Şimdilerde ise ciliz bir ağacın los gölgesinde, birbirine
uzun ömürler dileyen ihtiyar ates
böcekleriyiz..
Yakinda bir rüzgar zayif ve yorgun düsenlerimizi almaya gelecekmiş derlerse de siz merak etmeyin, biz bir yolunu bulur, sizi yine eglendiririz, mutlaka yine
eglendiririz..
BAHADIR BARUTER (Lombak)
Mallarımı satamıyor,bir de ben sabıka
lıyım.Mallarımı burada satmam lazım.Bir teyzeye gittik.”Teyze,ben garip bir kaçakçıyım.Çok işler geldi başıma.Yeni hapisten çıktım.İnce bıyıklı çocuk bizdendir diye müdahale ediyor.Pazarlığı yapıyoruz.Yarın yedi yaşlarında bir çocuğu yanına gönderi
rim.Çocuğu,sararsın ipekliyi her yanına,giydirirsin elbisesinin üstün
den, getirir bana.Sonra öğrendim ki.
bohçacı kadınlar serbest zamanlarda
yani zabıtanın fazla sıkıştırmasını zamanlarda bohçaları doldurup eşya
ları,ev ev dolaşıyorlar.Ben bir sefer düşmüşüm mahpushaneye,yiğit kadınlar üç dört sefer hapse giriyor.
Ama odanda yalnız kalıp düşündüğünde yüzünü çok iyi hatırlıyordun da gözlüklerini değil; iyi tanıdığın bazı adamların bıyıklı olup olmamasını sonradan hatırlayamamak gibi. Fazla fazla bir varlığı vardı karşımızda.
tıkız bir avludan geçecek komşu
naftalin kokan odalarda ağırlanacak
o ağır aksak şehrin duruşunu
bir çocuk yüzüne kazıyacak
ağır ve sakallı tümden, kaçak katlarda oturur kaybolur babanın eli birden
merdiven çıkılır, lailaheillallah okunur
yüzler misvaktandır bazen, sesler kederden
iki şeyi unut dediler ilanihaye
bıyıklı bir kitapçıyla hayali bir tarihi
iki tane demişlerdir iki küçük risale
sonra bir cami kapısından içeri