Bir de tahtacılar var.Tahtacılar Toroslarda ağaç kesmek,tahta biç.
mekle geçinen bir obadır.Yazın dağda kışın sahilde yaşarlar. Tahtacılık öldü iş kalmadı.İyi ki yirmişer dönümlük tarla almışız Onuda almasak halimiz dumandı
1937 yılından önce orman yoktu.
Devlet dikili olarak ormanı müteahhide satardı.Müteahhit bize işçi olarak tutardı.Müteahhitler büyük küçük ağaçları kesiyorlardı.Şimdi Orman İşletme Müdürlüğü kuruldu
ğundan bu yana damgalı ağaçları kesersin.Dikili ağaçları kesemezsin.
Düz yerde kesim yapamıyoruz.
Sarplara çıkmak için yol yok.Katırlara iki tomruk yüklüyorsun.İşletme canımızı okudu.Biz orman yakmayız.Ormanı müteahhitler yaktırı
yorlar.Biz işliyoruz.1937 yılından önce müteahhitler ormanları traş etmişler.Güney ormanlarını müteah.
hitler bitirmişler Ve Suriye’ye, Mısıra satmışlar.Bütün Araplar yıllarca Güney ormanlarını haraç mezat kullanmışlar.Bir rivayete göre Süveyş
Kanalının kereste ihtiyacı güney ormanlardan temin edilmiş.Bu nedenle güneyde orman kalmamış.
Atsız: "Türk milliyetçiliğini satmaya ne zaman karar verdiniz?"
Türkçüler hakkındaki uygulamalar Atsız'la sınırlı kalmamıştı. 10 Mayıs 1952 tarihli Cumhuriyet gazetesinin yazdığı gibi Türk Milliyetçiler Derneği hakkında da takibata geçilmişti. Çünkü dernek Atsız'ı davet ediyor ve resmî bir lisede ona konferans verdirtiyordu.
Atsız Tekrar Süleymaniye Kütüphanesinde: Atsız aleyhindeki konuşma ve yayınlar nihayet 1952 Mayıs'ında semeresini (!) verecektir. Olaylar şöyle gelişir: "Türk Milliyetçiler Derneği, 3 Mayıs kutlamalarına katılması ve bir konferans vermesi için Atsız'ı Ankara'ya davet etti. Konferansın konusu 'Devletimizin Kuruluşu'
Orkun'un Yayın Macerası ve Sonu: Orkun'da hiç aksamayan iki köşe vardı: "Orkun'dan Sesler" ve "Türkiye'nin Köy ve Kasabaları". Bunlardan birincisinde haftanın bazı haberleri çok defa mizahi bir üslupla ele alınıyor ve ayrıca 1944'e ait güldürücü hatıralara yer veriliyordu. Diğerinde çeşitli şehir,
Ve Hüseyin sorgusunda, mahkeme ve dava konusundaki düşüncelerini açıklamaya devam ediyor:
''..Elli yılın bütün hesabını yirmi gençten soruyorlar. Bununla da kalmayarak, daha ileri gidiyorlar; üç ayda eşi görülmemiş zamların, vergilerin, hayat pahalılığının ve reformları engelleyen parti ve bakanların üstüne örtü çekilerek, dikkatler
"Fidelerin de bir hayatı vardır. Birbirlerine çok yakın durmazlar, yoksa bu büyümelerini engeller. Tıpkı biz insanlar gibi. Hayatta birbirimize saygı göstermeliyiz. Bu şekilde barış içinde ve mutlu yaşayabiliriz."
Şair, şiirinde: “Neden eve dönmekten ibarettir hayat?” diye soruyor. Bir Aborjin atasözünde cevabına rastladım: “Biz bu zamana ve yere misafiriz. Geçip gidiyoruz. Amacımız; gözlemek, öğrenmek, büyümek, sevmek ve sonra eve geri dönmek.” Biz bu zamanın içinde evini arayan yolcuyuz.
Çok hoş bir kitap okudumm. En sevdiğim şiirlerden birinin sahibidir Murathan Mungan. (#177211234)
Kendisi nasıl biridir hiç bilmemekle beraber (araştıracağım) şiirlerini, yazılarını gerçekten çok seviyorum. Bazen dersler, hayat vs. O kadar yoğun gidiyor ki şöyle bi kitabı açıp birkaç sayfa okumanız ilaç gibi geliyor
Sonra yeni bir ahlakın kurulması o kadar güç ve zaman isteyen birşey ki. Biz zannediyoruz ki, o güneş doğar gibi birden gelir. Hayır, ıstırapların ve tecrübelerin arasından, onların terbiyesi ile gelir