Atatürk
Sen gideli
Neler oldu bu vatanda bilsen
Kara çarşaflılar çember sakallılar
Bereliler doldurdu köyleri, şehirleri
En güvendiğin kişiler
Senin ülküne ihanet ettiler
Ve sonra utanmadan
Selim'in sesinde dargınlığı belli oluyordu: - Vermezsin söz gençlere, Bekir Ağa! Babam da tıpkı senin gibi! Lâf bilmezsin, der bana. Türmeye kenef dediğim için az kalsın yirmi beş kişinin başını yakıyorum diye bir de dayak yedik. Konuşmasını bilmiyorsak kabahat kimde, bizde mi, sizde elbet!
- Oh, oh, lâfa bak, lâfa! -
Kendiniz okumadınız, bizi de okutmadınız. İstedim babamdan beni Yalta mektebine vermesini. Ulan, sen toprağın adamısın, insan toprağı bırakır da oturur mu, mektepte, dedi. Bekir Dayı! Siz Molla Ireceb'in Ellezî'sini papağan gibi söyleyen insana okumuş diyorsunuz, öyle mi? Ama ben diyorum öyle değil! Asıl lâf bilen, mektepte okuyandır. Siz evvelce okuyup bizi de okutsaydınız bugün o yolu Ruslar değil biz yapardık. Asfaltı da biz döşer, aftanabile de biz binerdik. Hem biz binseydik yolda kaza da olmazdı. Şoseye asfaltı biz döşeseydik, köylünün tarlasına toprak da devirmezdik. Doğru mu Enver Ağa?
- Doğru!
Necip Fâzıl'ın 'Zindandan Mehmed'e Mektup' şiirinde seslendiği, oğlu Mehmet Kısakürek'tir.
Mehmet Kısakürek, 1973'te, adına kurulan Büyük Doğu Yayınları'nda babasının kitaplarını çıkarmaya devam eder. Güzel sanatlar eğitimi alan Mehmet Kısakürek'in sanatla, edebiyatla ilgisi, editörlük, grafikerlik ve