Anton Çehov / Nişanlı
İçinde bulundukları düzene göre hareket edip isteklerine kavuşmayı hedefleyen karakterlerin, bunu gerçekleştirdiklerinde ise her şeyin sıradan ve boş olduğunu düşünmesini anlatan iki hikayeden oluşuyor kitabımız. İnsanların bir ilizyonda yaşam sürdüklerini ve hayatı ıskaladıklarını anlattığı gibi Rusya’nın o dönemlerdeki gerçeklerini de yansıtan bir eser.
Kitaba ismini veren “Nişanlı” öyküsü, Çehov’un tamamladığı son öyküsü olmaktadır. On altı yaşından beri evlenmenin hayallerini kuran yirmi üç yaşındaki Nadya’nın nişanlandıktan sonra her şeyi farklı bir gözle görmesi, yaşamını sorgulaması, sonucunda bir karar alması ve sonuçlarını anlatıyor.
“Edebiyat Öğretmeni” hikayesinde ise Nikitin’nin sevdiği kadına kavuşmasını ama bir süre sonra her şeyin ne kadar sıkıcı ve boş olduğunu farkedip canının sıkılmasını ve yaşamından kaçma isteği duymasını okuyoruz.
İki hikayede de sanki karakterlerin gözlerinde bir perde olduğuna, amaçlarına ulaşınca bu perdenin kalktığına ve hayatı sorgulamaya başladıklarına tanık oluyoruz.
Keyifli okumalar…
NişanlıAnton Çehov · Türkiye İş Bankası · 2023638 okunma
eve geliyorsun. anahtarı bir yerde unutmuş gibi. sofrada bi tabak eksik. dışarı çıkıyorsun. yürüdüğün yerler hep ıssız gibi. kalabalık yerlerse hep başı boş.
Hepimiz bir yolun yolcusuyuz bu hayatta sonsuz diye bir şey yok sevdiğimiz insanlar değer verdiğimiz ögeler veya o hepimizin hatırladığı bi pazar gecesi sobanın üstünde demlenen çay o çaydanlığın etrafına koku çıkarsın diye koyduğumuz portakal kabukları o kardeşimizle son kalan bisküvi için etiğimiz tatlı kavgalar hepsi son buldu şu an en son ne zaman bisküvi yedim onu bile hatırlamıyorum zaten tadı da pek eskisi gibi de değil çünkü bizim özlediğimiz o bi bisküvi değil o yaşanılan eski günlerdi çok insan kaybettik kimini yaşadığı halde kimini ağlayarak toprağa verdik her giden anı her giden insan bi yara bıraktı kalbimizde gün gelicek anemiz babamız dahi olmayacak yanımızda her geçen gün eskiyi hiraz daha özlüyorum eski aşklarımı eski anılarımı ama acımasızca geçerken zaman hayatın ne kadar boş olduğunu anlıyorum ve o yüzden yalan geliyor bana bu dünya işte o yüzfen hayattan zevk almuyorum biliyoröusun çünkü her yaşadığım mutluluğun geride bir anı olarak kalacak olmasını bilmek yoruyor yüreğimizi aslında ölmek çok güzel bir şey çünkü bütün dert ve tasalarımız bir anda yok olup gider insan oğlu doyumsuzdur ne kadar iyi olursa olsun hep bir parça daha koparmanın derdinde hepimiz öyleyiz ama artık bana giç bir şey eskisi gibi tad vermiyor okuldan kaçmakarımız lise anılarımızı çok özlüyoruz ama gün gelicek çoluğa çocuğa karşınca da bu günleri özleyeceğiz nasıl beraber iken doya doya eğlenip içimizden hiç bitmemesini istiyoruz ya o günlerde her şey gibi özlemlerin arasında kaybolacak özlemek kalbi çok yoruyor işte o yüzden bu kahır ve özlem dolu bu dünyanın bir an önce geçip gitmesi dileği ile
Yaşadığına bile emin değildi, bir ölü gibi yaşıyordu çünkü. Bense ellerim boş gibi duruyordum ama kendimden de, her şeyden de emindim, ondan daha emindim, hayatımdan da, gelmek üzere olan şu ölümden de emindim. Evet, bundan başka şeyim yoktu.
"Bu dünyada her şey boş. Padişahlık da boş zenginlikte boş müridlik de boş şeyhlik de boş .. Bütün mesele Allah'ın sevgili kulu olabilmekte!"
(M. Zahid Kotku)
Hak yolunda söz ve hatta amel de yetmez. Bazen ruhunu vermek de gerekebilir.
Onun için, Zünnun bir müride şöyle demiştir:
"Ruhunu verebilirsen beri gel. Bunu yapamazsan, boş sözlerle kendini aldatma."