"Şimdiye kadar ulusun beynini paslandıran, uyuşturan ve bu istekte bulunanlar olmuştur. Herhalde zihinlerde bulunan bütün boş inanlar tümüyle atılacaktır. Onlar çıkarılmadıkça, beyne gerçek aydınlıkları aşılamak olanaksızdır"
İnsanın iğrenç ve boş yaşamının bir anlamı vardır ve Tanrı sonunda bütün yanlışları doğrular. İnsanın kendisi cahil, kibirli, kötüdür, her eylemi bencillikle belirlenir; beğenilmekten hoşlanır, gerçekleri hor görür, hemcinslerinden nefret eder. Tüm bunlara karşın, bu sefil yaratıkta yüce olan bir şey vardır: İnsan düşünür, bu da onun değer ve onurunun özüdür. İnsan kendisinin bir sefil olduğunu bilir ve bu bilgi onun büyüklüğünü ortaya çıkarır: "İnsan yalnızca bir kamıştır, doğada bulunanlar içinde en dayanıksızı; ama düşünen bir kamış."
Sayfa 186Kitabı okudu
Reklam
Bir kısmı da ya birtakım ham hayaller peşinde koşan idraki kıt veya nasıl ve hangi yoldan olursa olsun, tekrar iş başına geçmek hırsı ile yanıp tutuşan, gözleri dönmüş politikacılardı. Her iki kategori içinde bulunanlar, koca Osmanlı imparatorluğunun sekiz, on yıl içinde dağılmasına mal olan çok ağır hatalarının, elemli sonuçları ortada dururken, birtakım boş ve mantıksız sözlerle hâlâ memleketi kendilerinden başkalarının idare edemeyeceği iddiasındaydılar.
Hristiyanlar, peygamberimizin mübarek vücudunu kabrinden kaçırıp Avrupaya götürmek için iki kişiyi görevlendirdiler. Bu kişiler müslüman kıyafetine bürünerek güya hac yapmak için yola çıktılar. Peygamberimizi ziyaret etmek bahanesiyle Medine'ye geldiler ve mescid-i nebinin kıble tarafında kabre çok yakın bir yere yerleştiler. Bu iki kişi,
Köylerdeki mali vaziyet:
Kudüs’ün düşmesinden sonra zahire ambarları da düşmanın eline geçmiş, ordu yiyecek hususunda sıkıntıya düşmüştü. Garbi Arabistan Komutanı Ferik Cemal Paşa’dan Havran mutasarrıflığına gelen bir şifreli telde keyfiyet bildiriliyor. Ye­niden toplanacak buğday ve arpanın bekletilmeksizin hemen şevki isteniyordu. Halbuki o sene, aşar halktan tamamen
iyi yine belli ihtiyaçlar için çıkmasına izin var..
İslâm kadına ev, erkeğe ise cemiyet merkezli bir hayat öngördüğünden Kur’an-ı Kerîm kadınlara, “Evlerinizde vakarınızla oturun” derken; erkeklere de “Yerin sırtlarında dolaşın ve Allah’ın rızkından yiyin.” diye emreder. Buna göre kadın, merkezî yaşam yeri olan evinden cemiyete okumak, okutmak, tedavi olmak, tedavi etmek gibi belli ihtiyaçlar için çıkar ve çıkarken de şu hususlara riayet eder: “Eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki kalbinde maraz bulunanlar kötü ümide kapılmasınlar. Sözü ciddi ve güzel söyleyin. Vakar ve haşmetinizle evlerinizde oturun. Cahiliyye dönemi kadınlarının kırıla döküle ziynetlerini göstererek yürüdükleri gibi süslenip yürümeyin.” Bu uyarıları dikkate alan fakihler, ayetten (Ahzab: 33) hareketle şöyle bir hükme varmıştır: “Allah Teâlâ’nın kadınlara, dışarıya çıkmaya ihtiyaçları olmadığı durumlarda evlerinde oturmalarını emretmesi, boş boş dolaşmalarını da yasakladığı anlamına gelmektedir.” Çünkü kadının ahlakî kriterlere riayet etmeden sokağa çıkması fitneye sebep olur.
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
82 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.