_Her seçiş bir vazgeçiştir. _Sonunda kendim olabilmek için, değişiyorum. _Ezilenler arasında din adamı yoktur. Din adamları, ezen sınıfların asalaklarıdır. _Oy verdiğiniz hükümet soykırım işlerken siz kurban değilseniz, o zaman kesinlikle işkencecisiniz. _Hepsi birden aynı şeyi düşünmeye neden bu kadar önem veriyorlar. _Düşünmek için zaman
Türk Destanının Tasnifi
– I – Millî destanlar, tarihi vak’aları tasvirden ziyade milletin yüksek millî duygularını in’ikâs ettiren, tamamıyla ve yahut az çok tarihe müstenit bir ideal âlemi gösteren halk edebiyatı eserlerinden ibarettir. Millî destanlar (épopée) meselesini ciddi surette tetkik edenler Fransız (Roland), Alman (Nibelungen Lied), Rus ve Hintlilerin
Reklam
fütüvvet :
Sûfîler fütüvveti, kişinin kendi nefsine yiğitlik yapması açısından şöyle tanımlarlar: "Bir kimsenin nefsi onun putudur. Hakiki fetâ (yiğit ve kahraman) nefsinin hevâ ve hevesine muhalefet eden kimsedir." O halde fütüvvet ehli kişi nefsine karşı son derece sert olduğu kadar başkalarına karşı da son derece müsamahalıdır. Bağdatlı sûfîler ise; "Fütüvvet lâf değil iş ve faaliyettir" diyerek fütüvvet ehlinin boş sözlerden uzak olduğunu, vakitlerini konuşmakla değil içinde bulunduğu vakit için en hayırlı amel neyse onu işleyerek geçirdiğini ve tembellikten uzak durduğunu ifade eder.
O zaman en ileride gelen Atatürk başındaki siyah kalpağı sırtında aynı renktekipaltosu elinde bastonu ile yanımdan geçmek üzere idi. Her halde nazarı dikkatiniçektim. O esnada babam da yanıma gelmişti. Ben elimle onu tuttum. "Oğlunuzmu?" diye babama soran Gazi müsbet cevap alınca soğuktan üşüyenparmaklarıyla suratımı okşadı ve uzaklaştı.
Sultan Alparslan son derece şefkatli bir kişilikti, dîvânında fakirlerin isimleri ve maaşları yazılı idi. Ramazan ayında son derece cömert olup on beş bin dinar dağıtırdı. Sarayında fakirleri yediren Alparslan, günde elli koyun kesen bir aşhâne yaptırmıştı." Ne gariptir ki, Türk toplumunda sempatik komünist (!) zenginden alıp fakire veren Robin Hood gençlerin hayranlık duyduğu bir kahraman olurken, Türklerin atalarından Alparslan, Robin Hood kadar tanınmaz. Doğal olarak tanınmadığı için de onun kadar sevilmez.
Bir insan kazandığını harcadığı sürece, kazanırken başkalarının ağzından aldığı lokmaları en aşağı katıyla, kazandığını harcarken yine başkalarına veriyor demektir. Bu görüş açısından bakıldığında asıl kötü insan, biriktiren insandır. Eğer insan, atasözüne geçen o Fransız köylüsü gibi kazandıklarını bir çorabın içine tıkıp biriktirmekle
Reklam