Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ne yağmurun, ne rüzgarın, ne de ateşin işlenen suçların izlerini silemeyeceğine inanılırdı.
Sayfa 95
Biliyor musun Senden ayrılalı sakal bıraktım Zamanının akışına koyuverdim kendimi Gömleklerim kolalı değil artık Pantolonum ütülü değil Ayakkabım boyalı değil Öylesine değiştim ki Görsen tanıyamazsın Sabahları gün doğarken kalkıyorum İlk isim bir sigara yakmak oluyor Ve bir süre denizin hışırtısın dinliyorum Sonra, apansız sen geliyorsun
Reklam
Boyalı Kuş
Harika bir kitap okuyorum daha önce neden okumadım dedirten bir kitap yarısındayım ve tadı damağımda muhakkak okuyun derim
Hayvan bana tam bir teslimiyet ve kaderini kabullenmişlikle çaresizce bakarken ağzımı açıp tel bir kelime bile etmeye korktum. Bakışlarını üstümden çeksin diye bekledim ama çekmedi. ... Günün kalan kısmını çiftçinin, hayvanın derisini yüzmesine ve kemiklerini ayırmasına yardım ederek geçirdim.
Ben neleri bulmak, yaratmak isterdim diye düşünürken içim geçerdi. İlk aklıma gelen, insan bedeni için bir fitil yaratmaktı. Bu öyle bir fitil olmalıydı ki ateşlediğin anda teninin, gözlerinin ve saçının rengi değişsin. Ya da yapı malzemeleri içine yerleştirilecek bir fitil, senin evini bir anda köyün en şahane evi halinde ortaya çıkarsın. İnsanı kem gözlerden koruması da fena olmazdı; kimse benden korkup çekinmez, daha kolay ve mutlu bir hayatım olurdu o zaman.
Sayfa 101Kitabı okudu
Böylesine sefil ve zalim bie dünya, onun hakimi olmak için gösterilen bunca çabaya değer miydi?
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
İnsanlara böyle şeyleri icat etme yeteneğinin nereden geldiğini merak ediyordum. Örneğin neden köylülerde böyle bir yaratıcılık bulunmuyordu? Farklı bir saç ve göz rengiyle naisl bir üstünlüğü olabiliyordu bazılarının diğerlerine karşı? ... Almanların bu tip şeyleri icat etme konusunda pek yetenekli oldukları bir gerçekti; tıpkı dünyayı esmer tenli, kara kaşlı, kara gözlü, iri burunlu ve kara saçlı olanlardan tamamen temizlemeye kararlı olduklarının bir gerçek olduğu gibi. Yani bu durumda benim yaşam şansımın pek kuvvetli olmadığı gayet açıktı. Şu ya da bu şekilde yeniden düşecektim ellerine ve o zaman geçmişte olduğum kadar şanslı olmayabilirdim.
Sayfa 100Kitabı okudu
Kiliseler bana hep çok etkileyici gelmiştir. Ne de olsa bu binalar Tanrı'nın dünyanın çeşitli yerlerine serpiştirdiği evleridir. Tanrı elbette bunlarda oturmaz ama nedense aynı anda bu evlerin hepsinde bulunduğuna inanılır. Sanki zengin çiftçilerin olur da gelirse diye sofralarında onun için her zaman fazladan bir tabak bulundurdukları davetsiz bir misafir gibidir Tanrı.
Sayfa 128Kitabı okudu
Acı helip geçiciydi, oysa dualarımın kazandırdıkları sonsuzluğu kucaklayacaktı. Kötü şeyler yaşıyordum zaten çünkü eskiden geleceğimi huzurlu ve rahat kılmanın bu muhteşem yolu hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Daha fazla zaman kaybetmeyi göze alamazdım, geçmiş senelerdeki dua eksiklerimi kapatmak zorundaydım.
Sayfa 136Kitabı okudu
Birbirine düğüm olmuş bu iki insan suretine tiksintiyle ve hatta bir çeşit hayal kırıklığıyla bakardım. Sevişme dedikleri buydu demek: kaba saba, ter içinde bırakan, pis kokutan, insanlıktan uzak, hayvansı. Bir kadınla erkeğin hiçbir şey düşünemeyecek kadar kendini kaybederek hırıltılar homurtularla zorla birbirinden zevk alma hali.
Sayfa 174Kitabı okudu
Reklam
Yakışıklı Laba'nın kendini astığı kıymetli boyun bağını Labina, yatağın altında saklardı, giderken yanıma onu da aldım çünkü kendi canına kıymak için kullanılan ipin uğur getirdiği herkesin bildiği bir şeydi. İçimden, boyunbağını hiçbir zaman kaybetmemeyi diledim.
Sayfa 180Kitabı okudu
Hem ölen hem geride kalan için Tanrı'ya inanıp onun varlığına sığınmak her zaman rahatlatıcı bir duygu olmuştu... Ölenler, kendileri gittikten sonra Tanrı'nın evlatlarını koruyup kollayacağını düşünerek teselli bulurken kalanlar da sevdiklerinin mezara girdikleri anda onları Tanrı'nın karşılayacağına inanarak rahatlarlardı. Tanrı, kullarının dualarına kulak verip işledikleri sevapların çetelesini tutamayacak kadar meşgul olsa bile onlar Tanrı'yı bir an bile akıllarından çıkarmadan sürdürürlerdi yaşamlarını.
Sayfa 201Kitabı okudu
Gavrila bir insanın kendi içinde sakladığı kişiliği keşfetmesinin hiç bitmeyen bir süreç olduğunu söylerdi. İnsanın derinlerinde bir yerlerde pusu kurmuş bekleyen bir casus, bir isçi sınıfı yani halk düşmanı olmadığını bilmesinin yolu yoktu. İşte tam da bu yüzden insan daima çevresindeki eşinin, dostunun, ailesinin gözetimi altında olmalıydı.
Sayfa 203Kitabı okudu
Bir insanın mutlu ve yararlı olması için emekçi halkın yanında yer alıp onlarla birlikte kendine uygun görülen sırada uygun adım yürümesi gerek, diyordu Gavrila. Sıranın en önündekine yetişmek için çaba göstermek de en arkada kalmak da kötüydü. Çünkü o zaman kitlelerle iletişimi kaybederdin ki bu da çürüme ve yozlaşmaya yol açan bir durumdu. Birinin tökezlemesi bütün sıranın yavaşlamasına neden olurken düşmesi ise diğerlerinin ayakları altında kalıp ezilmesi anlamına gelirdi.
Sayfa 205Kitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.