Neydi geçen zamanı unutulmaz kılan?
Güzellik mi, çirkinlik mi? diye bir oyun vardı. Biri "güzellik!" diye bağırırdı, herkes güzel olurdu. Biri "çirkinlik" diye bağırırdı, herkes çirkin olurdu.
Güzellerden bir güzel, çirkinlerdenbir çirkin seçilirdi, sonra hep birlikte yeniden çocukluğa dönülürdü.
Çocukluk sadece tertemiz bir güzellikti, her şey bu kadar basit, bu kadar yalın, bu kadar kolay, bu kadar eğlenceli ve bu kadar oyundu.
Söyleyin, neydi geçen zamanı unutulmaz kılan?
Dönüp durmakta olan bir lastik çemberin arkasına takılıp gidebilirdi isteyen her çocuk... İsteyen, gökkuşağının altından geçebilmek için dünyanın öteki ucuna kadar hiç durmadan koşabilirdi.
Yada avucundaki uçurtma ipinden alemin nasıl müthiş bir hafifliğe sahip olduğunu keşfedebilirdi isteyen.
Aynı anda herşey olabilirdi hayat.
Her yolun başında umut doluyuz. Belki bütün düğümleri çözecek bir cevabın peşindeyiz. Belki bütün dertleri bitirecek bir dermanın... Ya da belki bütün yaraları iyileştirecek şifalı bir dokunuşun...