Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"- Ben dün akşam mühim bir karar verdim. - Neye? - Yaşamaya. - Bu ne demek? - Gayet sade, kendimi öldürmemeye."
Reşat Nuri Güntekin
Reşat Nuri Güntekin
“Koynumda çırılçıplaksınız Şehir, akşam ve sen Aydınlığınız yüzüme vuruyor Bir de saçlarınızın kokusu. Bu çarpan yürek kimin Sesleri soluklarımızın üstünde küt küt atan Senin mi şehrin mi akşamın mı yoksa benimkisi mi? Akşam nerde bitiyor nerde başlıyor şehir Şehir nerde bitiyor sen nerde başlıyorsun Ben nerde bitip nerde başlıyorum?”
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
Reklam
Vurdumduymaz olamıyoruz
ERKEKLER NEDEN ERKEN ÖLÜR..? Akşam annemle babam televizyon seyrediyorlardı. Annem, 'Geç oldu,' dedi, 'zaten yorgunum, ben yatıyorum.' Annem kalktı, mutfağa gitti.
akşam üzeri akşam olurken akşamı izledim yılgın bir şekilde. akşam olurken içimde akşamlaşıyordu, işte bu öyle bir akşam ki akşamlaştığını hissedersin. akşam her akşam gibi akşam. dünya da belki de ben akşamım biraz güzel biraz çirkin. pencere.akşam.hilal. selamlar selamlar selamlar absürt dünya. ak ve şam.
bu akşam yanına gelmeyi çok istedim. durup dururken, hiç aklımda yokken, öylesine esti diye. tek bir sandalyen olsa gelecektim. saate bakmayacaktım, yolun uzunluğuna aldırmayacaktım. tek bir sandalyen olsa gelecektim,anlatacak çok şeyim vardı, oturman gerekiyordu. ben yere de otururdum sorun değil, soğuk ve kirli parkelere de otururdum ama sen yorulurdun dinlerken. ağlarken burnumu silecek peçeten olmasa bile gelirdim ama sandalye lazım işte. çok anlatacaktım, ayakta kalırdın, yorulurdun. ya da biraz huzurlu bir ruh olsam gelebilirdim. huzursuz bir ruhu sen bile dinlemek istemezsin çünkü. tek bir sandalyen olsa gelirdim. adresini bilmiyorum ama yolu tarif ederdin. bir yerlere yakın demiştin oraları bulurdum.ne ara bu kadar patavatsız oldum bilmiyorum. neyse zaten inan bana, kristal fincan takımların olsa bile gelemezdim. çünkü huzursuz bir ruhu yedi artı bir eve bile sığdıramazsın.
Komşunun Duası
Dini bütün yaşlı ve fakir bir kadın her sabaha duâ ve hamd ile başlardı: “- Allah’ım, bize verdiğin nimetler için Sana şükürler olsun.” Kadının sefaletine rağmen nasıl şükredebildiğine şaşıran yan komşusu hemen onu tersleyerek: “- Allah seni unuttu zavallım, unuttu!” derdi. Bir akşam komşusu yaşlı kadına oyun oynamak maksadıyla içinde meyve, sebze, ekmek vs olan torbayı kapısının önüne bıraktı. Ertesi sabah teyze kapıyı açıp da yiyecekleri görünce sevinçle: “- Bu gönderdiğin yiyecekler için, Sana şükürler olsun Allah’ım!” dedi. Bunun üzerine, onu seyreden komşusu seslendi: “- Allah seni unuttu be kadın! O yiyecekleri ben aldım!” Ancak yaşlı kadın hiç istifini bozmadı: “- Yüce Allah’ım! Sana ne kadar şükretsem azdır. Hem bu yiyecekleri göndermişsin, hem de parasını Seni unutup gaflete dalan bir kuluna ödetmişsin!”
Reklam
Kanserden ölen Erma’ın ölmeden önce yazdığı, pek çok kişinin aklını başına getireceğini düşündüğüm yazı. “Hastayken yatağa girer dinlenirdim. Ben olmadığım zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim. Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım. Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim. Yerler kirlense, masa örtüm
Beni Yakışına
O esrarlı yangına bu can nasıl dayandı? Sahile vurdu kalbim,su yandı,kum da yandı. Bir mum gibi eriyip aktı uykusuzluğum, Ölüme başkaldıran dertli uykum da yandı. Yurdundan mahrum edip dolaştırdın Cem gibi. Ruhumla söndü alev,sonra ruhum da yandı. Kül oldu bir yiğidin figanıyla her umut. Bülbülün küllerine konan puhum da yandı. Böylesi bir yangını görmedi Nemrut bile. Kaktüsün gölgesinde nazlı âhım da yandı. Âhımdır zannederdim en belalı kıvılcım, Kirpiğine dokunan kanlı âhım da yandı. Bir damla su ver bana ey çöl! Bari sen küsme. Kalmadı hiçbir şeyim bak,günahım da yandı. Yenilgiler bir tufan gibi çöktü üstüme. Ülkem yıkıldı heyhat! Ordugâhım da yandı. Köleleri her akşam duman kıldı gözlerin, Başıma tâc ettiğim padişahım da yandı. İlk defa böylesine tutuştu gökkuşağı. Renklerim siyah oldu ve siyahım da yandı. O'ndan başka ne varsa yandı, Yandık sen ve ben. O'nu göreyim diye,kıblegâhım da yandı. Nurullah GENÇ
O'nu göreyim diye, kıblegâhım da yandı.
O esrarlı yangına bu can nasıl dayandı? Sahile vurdu kalbim,su yandı,kum da yandı. Bir mum gibi eriyip aktı uykusuzluğum, Ölüme başkaldıran dertli uykum da yandı. Yurdundan mahrum edip dolaştırdın Cem gibi. Ruhumla söndü alev,sonra ruhum da yandı. Kül oldu bir yiğidin figanıyla her umut. Bülbülün küllerine konan puhum da yandı. Böylesi bir
ANNEYİ ÖLDÜRMEK SURETİYLE KARISINA DERS VERMEK
Qingshan komününde dört kişilik bir aile yaşıyordu: Anne Wang, oğul Wang, karısı Tarçın Çiçeği ve küçük oğulları. Bay Wang, bölgenin tarım makineleri fabrikasında çalışıyordu. Anne Wang ile gelini Tarçın çiçeği arasındaki ilişkiler, havadaki pozitif ve negatif elektrik yükleri arasındaki ilişkiye benziyordu. Bir araya geldiklerinde şimşekler
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.