“Dış tehditlerden korunaklı dünyalar yaratmak isteyen kimi kişiler, fazla ileri gidip dış dünyaya karşı abartılı yüksek duvarlar örerler. Yeni insanlara, yeni yerlere, farklı yaşantılara karşı yükselen bu duvarlar onların iç dünyasını da yoksullaştırır. İşte Acılaşmak burada devreye girer.
Acılaşma'nın ana hedefi iradedir. Bu hastalığa
Kimsesiz yollarda gözledim seni. Hiç kimseye demedim. Sessizce bekledim. Gün doğarken bir serçe uçururdum gönlümden, neredesin, hangi dağda, hangi yolda bilmeden...
"Kimsesiz yollarda gözledim seni. Hiç kimseye demedim. Sessizce bekledim. Gün doğarken bir serçe uçururdum gönlümden, neredesin, hangi dağda, hangi yolda bilmeden... Neredesin? Kaç zaman oldu? Hep seni bekledim. İlle de sen. Sadece sen... Duyduğum her silah sesi ya sanaydı ya da senden. Kalbi tetik durmak nedir bilir misin? Bir an değil. Bir gün değil... Her sabah yılankavi yolların sonundaki vadiden yukarıya, dağlara bakarım. Her akşam dağ gölgeleri küçük ilçemize vurduğu vakit, dağımızı anarım. Çay sensiz acı. Gün sensiz ıssız. Yol önümde açık ama menzilin yönü kayıp. O sebepten, ben kimsesiz yollarda gözledim seni. Sessizce bekledim. Diledim..."
Ve ben karadan geldim ama denizi üstlendim
Denizi yüklendim adeta denizle evlendim
Denizle yaşadım denizle öldüm
Öldükten sonra denizin gözlerini gördüm
Denizden denize yükseldim
Birliğin şarkısını işittim dinledim derinliklerinde
Sedeflerinden yapılmış İstanbul camilerinin taşları
Beyaz güvercin kanadı köpüklerinde kubbelerini gördüm