Ben tahmin ediyorum ki: Bütün küre-i arzın bu yangınında ve fırtınalarında, selâmet-i kalbini ve istirahat-i ruhunu muhafaza eden ve kurtaran, bu memlekette, Risaletü'n-Nur dairesine sadakatla girenlerdir. Çünki onlar, Risaletü'n-Nur'dan aldıkları iman-ı tahkikî derslerinin nuruyla ve gözüyle, herşeyde rahmet-i İlahiyenin izini, özünü, yüzünü görüp, her şeyde kemal-i hikmetini, cemal-i adaletini müşahede ettiklerinden kemal-i teslimiyet ve rıza ile, rububiyet-i İlahiyenin icraatından olan musibetlere karşı teslimiyetle, gülerek karşılıyorlar, rıza gösteriyorlar. Ve merhamet-i İlahiyeden daha ileri şefkatlerini sürmüyorlar ki, elem ve azab çeksinler. İşte bu hakikate binaen, değil yalnız hayat-ı uhreviyenin, belki dünyadaki hayatın dahi saadet ve lezzetini isteyenler, -hadsiz tecrübelerle- Risaletü'n-Nur'un imanî ve Kur'anî derslerinde bulabilir ve buluyorlar.
Said Nursî
"Kışı neden bu kadar çok sevdiğini
ve neden her şeyin bir sonla noktalandığını
sorma,
ben de bilmiyorum.
Anı olacak bir şeyim yok
her şeyin dünündeyim..."
🎶youtu.be/e6whucwQsKs?si=...
Şahan-yanarım
Yoksulluğun çiçekleri açmış bahçemizde
Evimizin ışıkları sönük
Karanlıkta kalmışız ve gözlerimiz hep ardımızda
Yalın ayak çocukluğumuzda kalmış bütün umutlarımız
Kanatları kırık birer serçeyiz seninle aynı dalı paylaşan
Dalımız çürük ağlıyoruz ağacı yeşertmiyor göz yaşlarımız
Bir gün bir gün iyileşirse kanatların
Bırakıp gitme beni bu çürük dalda
Kanatlarım kırık ardından nasıl gelirim
Ben senin göz kapaklarının ardında tutsak kalmışım
Sakın sakın ha açma kurtulursam ölürüm kurtulursam ölürüm