... Yaşlanmakla ıslanmak aynı şey Bir yağmurun gölgesinde ihtiyarlamak Şimdi ölüm bile yetmiyor Acılarımızı tartmaya Dostlar Alıngan bir sahili pinekliyorlar Bir merhabayı bıçaklar gibi artık Selamlaşmalar Değişen ben değilim Dönüşen savaş Artık zaman bile yetmiyor Yaşadığımızı sanmaya Yine de ışıklar bu kenti Güzelmiş gibi gösteriyor Geceleri Geceler Yani Ahmet Haşim'in kafiyeleri ... y.erdoğan
ne yazacağımı, nasıl başlayacağımı bilmiyorum ama gerçekten çok yorulmuşum ben. Bu dediğim yorgunluk fiziksel falan değil öyle uyuyunca geçsin. Öyle bir yorgunluk ki geceleri bile uyutmuyor. Yorgunum çünkü çok fazla pişmanlığım var. Yorgunum çünkü insanları çok düşünüyorum. Yorgunum çünkü herkesi kendim gibi sanıp hayal kırıklığı yaşıyorum. Yorgunum çünkü yetersiz gibi hissediyorum. Yorgunum çünkü önceliğim kendim değilim. Yorgunum çünkü suçsuz olsam bile suçlu olduğuma inandırıyorlar. Yorgunum çünkü yalnız hissediyorum. Yorgunum çünkü sevdiklerim bile sırtıma da yük gibi hissettirmeye başladı. Ben bu duygulardan kurtulamıyorum hiçbir zaman. Bazen gitmiş gibi hissettiriyorlar ama hep arkamdan geliyorlar. Gerçekten yıllardır arkamda birisi var gibi hissediyorum ama bu anlatılacak bir şey değil sanki bi nefes veya rüzgar gibi nasıl anlatılır bilmiyorum böyle otururken falan yanımdan geçiyor gibi de hissettiğim oluyor nadiren ama hep arkamda kendimi kötü hissedince de kalbimin içinde gibi hissettiriyor. Ben onu hiç sevmiyorum ama o beni bırakmıyor...
Reklam
Önceleri Tanrı'nın bir ismi vardı dudaklarımda.
Beni hüzünle cezalandırma Tanrım. Kendiyle ne yapması gerektiğini bilemeyenim. Kendini dışavuranım, dürüst olanım, kolay ağlayanım. Tanrım, tembel bir şımarık, asalak bir uçarı değilim ben. Bana bir unutuş çarpsın katından. Beni, bir hatırlayışla cezalandırma! İz sürdüm hep. Değiştim. Dünya bilmediğim korkutucu bir çukura dönüştü. İsmin vardı önceleri dudaklarımda. Bir vatanın vardı Tanrım ağaçların ve çok sevdiğim rengin... Her şey hüzne dönüştü sonra, sıkıştım ve geri dönmek uzakta. Bir var sayıma dönüştün, büyüleyici bir duvara. Tekilim artık. Ağırım. Çok bekliyorum kendimi, çok sayıklıyorum ve belki unuturum diye yazıyorum. Kelimeler beni yıkıyor her cümlede eksiliyorum sana doğru. Belki sökülür içimdeki beni bekleyen ruhumun pası yazarken. Devam edişim senden uzakta ama bir yanım hâlâ seni istiyor, ki muhtacım, aczim sarılmak istiyor kollarına. Tekilim ve yanımda kimse yok. Düşünceleri düşürüyorum uçurumlarımdan sana adımlarken, tanınmaz hâle geldiğimi unutmak istiyorum. Tanrım beni çarelendir. Geceleri mutsuzlukta, ait olamadan geçiyor. Haz ve sarhoşlukla yapay unutuşlardan geçmek istemiyorum. Kendime karşı kesin değilim. Bir seçeneğim hep kendime ve kararsızım hakkımda. Ruhumdan çıksam ve karanlık bir yerde bulunsam tanımam onu, o da bana görünmez gibi bir his var içimde. Nerede kaybolduğumu bilmiyorum ama bu sayfaları çevirirken oldu.
Ben, toptan, yeni kübik yapıların düşmanı değilim. Ancak bu yeni yapıcılığın standardize olması canımı sıkıyor. Kendimi soluk alan, duyan varlıklar arasında değil, ölen bir yaşayışın donmuş taş yığınları içine düşmüş sayıyorum.
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
Söyle bana hindiba
Kartallar uçar mı bir harâbeden Köprülerden benim yârim geçer mi Sen neden bu kadar güzelsin, bilmem Taşırsın yeryüzüne ebedî tohumları Ben ise kuruyacak bir suyun mahkûmuyum Avuçlayıp öpüyorum kumları Bir karadelikten bakarken hayat Meydan okuyanlar kim bu serâba Söyle bana hindiba Sen nasıl bu kadar ceylan koşması Sen nasıl bu kadar yollar
Hiç istemem kırılmanı, öyle duygular yok artık bende. Tek gecelik bir şeydi, aitti o geceye. Sadece birini yaratmışsın hayalinde, ben değilim o kişi. Uzatmışız biraz fazla, hemen bitmesi gereken bir şeyi. Boş ver beni, hatırlama, farklı bir hayal kur kendine. Bu kez daha gerçek olsun, acı değil mutluluk sunan sana. -
Teoman
Teoman
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.