Dumanla Haberleşme
İhtiyaç, icadın anası değildir! İcat, ihtiyacın anasıdır! Mesele şu, telefonun, televizyonun veya elektriğin ne olduğunu bilmeyen bir insan bunların yokluğunu çeker miydi? Çekmezdi! Çünkü bazı şeyler, kullanıldıktan sonra ihtiyaç hâline gelirler! Şimdi yazının başında bahsettiğim varsayımın tersini düşünmek de mümkündür! Yani icat, ihtiyacın anası
Sayfa 174 - Luna YayınlarıKitabı okuyor
İnsan ve Toplum Evren içinde kendisini en az tanıyan canlı insandır. İnsanın kendisi dışında her konuda bilgili olmaya çalışmasının ve yetkin görünmeye çabalamasının bilinçaltında insanın kendisini çok iyi tanımaması yatar. Doğanın en gelişmiş canlısı olma şansını yakalamış olmasına rağmen insan, sürekli bir inceleme ve gözlem konusu olmaya
Reklam
"Egonun, süperegonun ve idin kuruluşu zekice ama yapaydır," der Schnitzler.5 Gerçeklik kesinlik değildir, ama bir rüya olabilir pekâlâ. Her rüyanın arkasında bir gerçeklik bulunduğunu varsaymakta serbest olsak bile, bunun da kesin bir tarafı olmadığını kabul etmemiz gerekir.6 Bilakis, ancak gerçekliği bir rüya olarak görebildiğimizde; yani göz açıp kapayıncaya kadar geçen çok kısa bir an için gerçekliğin bir rüya olduğunu bildiğimizde (hatta belki de bu farkındalığı sürdürdüğümüzde), ama hiçbir doktor bizi bu hastalıktan kurtaramadığı için rüya görmeye devam ettiğimizde bilgiye ulaşırız. 5. Heinrich Schnitzler, Christian Brandstätter, Reinhard Urbach (haz.), Arthur Schnitzler: Sein Leben, sein Werk, seine Zeit, Frankfurt: Fischer 1981, s. 343. 6. "Aphorismen", Arthur Schnitzler: Sein Leben, sein Werk, seine Zeit, Aphorismus 25, s. 279: "Büyük bir toplulukta, kendini tamamen rahatlamış ve memnun hissettikten sonra, var olan her şey hayalet gibi ve tüm bunların arasındaki tek gerçek şey de şenmişsin gibi gelmedi mi hiç sana? Ya da bir arkadaşınla yaptığın heyecan verici bir konuşmanın ortasında, ansızın bütün sözcüklerin anlamsızlığını ve birbirini anlamanın imkânsızlığını fark ettiğin olmadı mı? Ya da sevgilinin kollarında mutlu mesut yatarken, bir anda, sevgilinin alnının ardında hakkında hiçbir şey sezemediğin düşüncelerin geçtiğini hissetmedin mi? Tüm bunlar bizim yalnızlık dediğimiz şeyden daha kötüdür. Kendimizle baş başa kalmaktan daha kötüdür."
İnanılmaz mucizelere bizi inandırmak için hangi tanıklar gösteriliyor? Bunlara bizi inandırmak için binlerce yıldır var olmayanların (söz konusu mucizeler hakkında tanıklık edebilseler de) kendi hayal güçlerinin şaşkını olmalarında ve becerikli sahtekârlarca gözleri önünde yapılan hokkabazlıklara aldanmış olduklarından kuşku duyulabilirdi. Ancak diyeceksiniz ki, bu mucizeler, bir gelenek sonucu sürekli olarak bize kadar gelmiş olan kitaplarda yazılıdır. Bu kitapları kim yazmıştır? Bunları aktaran ve doğrulayan insanlar kimlerdir? Ya dinleri kuranlar, ya da din kurucuların ümmetleri, ya da ilgilileridir. Demek oluyor ki, dini işlerde, ilgililerin tanıklığının istinaf ve temyizi, buna itiraz edilmesi mümkün değildir.
Sayfa 215 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Bize, "Tanrının sıfatı, sınırlı zekâlar için anlaşılabilir içerikte değildir" deniliyor. Bu ilkenin doğal sonucunun şu olması gerekir: Tanrının sıfatı, sınırlı zekâları uğraştırmak için değildir. Oysa din, sınırlı zekâların, sıfatı insanlar tarafından anlaşılmayan bir zatı (yani Allah'ı) asla gözden kaybetmemeleri gerektiğini belirtiyor. Dolayısıyla, pekâlâ görülüyor ve anlaşılıyor ki, din, insanların sınırlı zekâlarını, anlaşılması kendileri için olanaksız olan bir şeyle meşgul etme sanatıdır.
Sayfa 66 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Her oyun, her şeyden önce gönüllü bir eylem'dir. Emirlere bağlı oyun, oyun değildir. Olsa olsa, bir oyunun zorunlu temsili olabilir. Oyun sadece bu özgürlük karakteriyle bile doğal evrim sürecini aşmaktadır.
Sayfa 24
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.