Atatürk "özgürlük" düşüncesini topluma yaymak için büyük çaba gösterdi. Hem de bunu, özgürlük ve demokrasinin yükselme döneminde değil, özgürlük ve demokrasinin "kötü" ve zararlı olduğu düşüncesinin Avrupa'ya büyük ölçüde egemen olduğu bir dönemde yaptı. Kendi el yazısı ile kaleme aldığı "Medeni Bilgiler” kitabı, halka özgürlük ve demokrasiyi öğretmek için hazırlanmış bir "el kitabı” gibiydi. Daha sonra okullarda "ders kitabı" olarak okutuldu.
Örneğin bu kitapta -demokrasinin temel öğelerinden olan- "kamuoyu" şöyle anlatılıyordu: "Ulusal egemenlik temeline dayalı temsili bir hükümette kamuoyu büyük rol oynar. Basın yayın da toplantı özgürlükleri olmadan ve kamuya ilişkin işler hakkında geniş bir eleştiri ortamı bırakılmadan kamuoyu görevini yerine getiremez. Ulusal egemenlik ve temsili hükümet düşüncesinin yayılması ve yükselmesi ancak kamuoyunun etkinliği ile olabilir."
Kitaptaki "basın özgürlüğü" ile ilgili düşünceleri, Atatürk'ün ne ölçüde içten bir "özgürlükçü" olduğunun da kanıtıydı: "Basın yayın özgürlüğünden ortaya çıkabilecek olumsuzlukları ortadan kaldıracak etkin yol, kesinlikle geçmişte olduğu gibi basın yayın özgürlüğünü kısıtlama yolu değildir. Basın yayın özgürlüğünden doğacak sakıncaların ortadan kaldırılması yolu, yine doğrudan basın yayın özgürlüğüdür."
Özgürlük ve demokrasinin ne olduğunu bilmeyen ve dolayısıyla böyle bir istemi bulunmayan bir halka, özgürlük ve demokrasiyi öğretmek için büyük çaba sarf eden bir "diktatör" olabilir mi?
Sayfa 28 - Kırmızı Kedi Yayınevi