248 syf.
·
Puan vermedi
·
26 saatte okudu
Cemil Meriç
Cemil Meriç
’in; “her yüzyılda yalnızca bir kaç kişi düşünür, geri kalanlar sadece düşünülenler üzerine düşünmeye çalışır” sözü ile karşılaştığımda aklıma ilk gelen isimlerden biri, XX. yüzyıl entelektüel sahnesinde derin iz bırakmış, Fransız
Pierre Bourdieu
Pierre Bourdieu
olmuştur. Bourdieu’nun kuramsal ve ampirik çalışmaları göstermektedir ki; o, yaşadığı yüzyılın sadece
Bekarlar Balosu
Bekarlar BalosuPierre Bourdieu · Dergah Yayınları · 202322 okunma
%34 (150/440)
·
Puan vermedi
Şimdi normalde yarım bıraktığım hatta yarısına bile gelmediğim bir kitaba inceleme yazmamam gerekirdi ama söylemek istediğim şeyler var. Bir kere Ahmet Ümit'in kitaplarının boyutu ortalamanın çok üstünde basılıyor ve bu görüntü bence çirkin. Bir diğer şey de yazı puntosunun çok ufak olması yani eğer bu kitap normal boyutlarda basılsaydı sayfa sayısı 1000'i bulurdu. Ben bu yazardan ilk Patasanayı okumuştum ve gerçekten çok beğenmiştim sonra bu başkomser nevzat serisini okuyayım dedim ama : 1- Çok ağır ilerliyor. 2-Merak duygusu yok. Katilin kim olduğunu ve neden yaptığını zerre merak etmiyorum bu da okuma isteğimi yok ediyor. Bunlar demek değil ki bu kitap kötüdür hayır değildir aksine çok iyi yazılmış bir kitaptır sadece belirttiğim nedenlerden ötürü ben devam edemeyeceğim.
Kavim
KavimAhmet Ümit · Yapı Kredi Yayınları · 20192 okunma
Reklam
Kur'ân madem tevkifi ve muradı en güzel surette aktaran kelimelerle inzâl edilmiş o hâlde neden farklı anlayışlar mevcut denilirse, buna öncelikle usûl-i fıkıh ve ilm-i vaz' ile cevap verileceğini söyleyebiliriz. Konunun usûl-i fıkha bakan tarafında âyetlerin doğru anlaşılmasına tesiri olan nasih-mensuh, mutlak-mukayyed, âmm-hâss, muhkem-müteşabih gibi konu başlıklarını bilinmeden âyetlerin neden farklı farklı anlaşıldığını kavramak mümkün değildir. Öte yandan yine usûl-i fıkıh sahasında meselenin delâlet vecihleriyle alakalı tarafları da bulunmaktadır. Bu ise tamamen ibarenin kendisini inceleme dönük bir faaliyettir ki dil hakimiyeti ve üstüne anlambilim sahasında yetkinlik isteyen bir incelemedir denilebilir. Tabi bunun birde dile fesahat ve belağat yönünden vukufiyeti de hesaba katarak düşünmek gerekmektedir.
80 syf.
9/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Lavinia, karşılıksız bir aşkın hikâyesi…
“Sana gitme demeyeceğim, ama Gitme Lavinia…” Bir inceleme okuyacağınızı düşünüyorsanız birazcık yanılıyorsunuz. Kitabı okurken şirin anlamını merak ettim. Bir arkadaşım şiirin hikâyesini bana anlattı bende sizlerle paylaşmak istedim :) Özdemir Asaf, Lavinia’yı okul yıllarında aşık olduğu bir kız için yazar. Aşkı platoniktir. Lavinia, Asaf’ın
Lavinia
LaviniaÖzdemir Asaf · Yapı Kredi Yayınları · 20223 okunma
Daha işe başlarken "Dış yardım almadan ayakta kalmak mümkün değildir" gibi bir saplantı içine düşmüşseniz, elbette sözüm ona yardım musluğunu elinde tutanların güdümüne girmekten başka elinizden bir şey gelmeyecektir. Bir kere ipotek altına girmeye gör, eloğlu adama göz mü açtırır? Geri kalmış ülkelerde, sömürülen ülkelerde özellikle aydın kesimin kafasına yerleştirilmiş bir kanaat vardır: "Gelişmiş sanayi ülkelerinin yardımı olmadan, onların vereceği reçeteler uygulanmadan kalkınmak mümkün değildir, ayakta kalmanın imkânı yoktur." Acaba gerçek bu mudur? Yoksa tam tersi midir? Şöyle düşünelim; ister kapitalist olsun, ister komünist olsun gelişmiş bir sanayiye sahip ülkelerin "yardım" adı altında verdikleri sanayi ürünlerini az gelişmiş ülkeler bir gün reddederlerse sonuç ne olur? "Ben ne silah yardımı istiyorum, ne de ekonomik yardım" deyiverseler? Hiç şüphe yok ki tüm geri kalmış ülkeler bunu yapabilseler işte o zaman gelişmişlerin işi bitiktir. Yani geri kalmış bir ülke gelişmişin yardımı olmadan ayakta durma imkânı kalmaz. Tabii o zaman yardım etmek (!) yoluyla "zapturapt" altına aldıkları ülkeleri bu sefer fiilen işgal etmek yoluna gitmekten başka ellerinde çareleri kalmayacaktır. Ne var ki bu yol da yarım yüzyıl öncesine kadar kolay başaracakları bir iş değil. Dahası; sanayileşmiş ülkeler sömürdükleri ülkelerin yalnızca petrolüne ve diğer ham madde kaynaklarına muhtaç değildirler. Aynı zamanda, belki de ham madde kaynaklarından daha önce gelişmişler gibi üretemediği halde, gelişmişler gibi tüketmeye can atan toplumlara muhtaçtır.
Sayfa 23 - İz Yayıncılık
Aklın tutkuların kölesi olduğunu söyleyen Hume'un konumundan yanayım kesinlikle. Ahlaki hisler ve içgüdülerle çıktık yola, diğer primatlarla sürekliliğimizi de burada bulmak mümkün. Ahlakı akılcı düşüncelerle sıfırdan inşa etmekten ziyade, sosyal hayvan geçmişimizden büyük bir destek aldık. Yine de şempanzeye "ahlaki bir varlık" demek istemem. Çünkü hisler yeterli değildir. Mantıken tutarlı bir sistem peşinde koşarız ve hayatın kutsallığı argümanlarına idam cezası konusunun nasıl oturduğunu tartışırız ya da seçilmemiş bir cinsel yönelimin ahlaken yanlış olup olamayacağını. Bu tartışmalar sadece insana hastır. Diğer hayvanların doğrudan kendilerini ilgilendirmeyen olayların doğruluğunu yargıladığına dair elimizde pek kanıt yok. Ahlak araştırmalarının büyük öncüsü, Fin antropolog Edward Westermarck, ahlaki hislerin kişinin içinde bulunduğu dolaysız durumla bağlantılı olmadığını söylemiştir. Daha soyut, çıkarsız bir seviyede ele alırlar iyiyi ve kötüyü. İnsan ahlakını diğerlerinden ayıran budur: karmaşık bir gerekçelendirme, gözetim ve ceza sistemiyle birlikte evrensel standartlara doğru bir yönelim.
Sayfa 25 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.