Daha işe başlarken "Dış yardım almadan ayakta kalmak mümkün değildir" gibi bir saplantı içine düşmüşseniz, elbette sözüm ona yardım musluğunu elinde tutanların güdümüne girmekten başka elinizden bir şey gelmeyecektir. Bir kere ipotek altına girmeye gör, eloğlu adama göz mü açtırır?
Geri kalmış ülkelerde, sömürülen ülkelerde özellikle aydın kesimin kafasına yerleştirilmiş bir kanaat vardır: "Gelişmiş sanayi ülkelerinin yardımı olmadan, onların vereceği reçeteler uygulanmadan kalkınmak mümkün değildir, ayakta kalmanın imkânı yoktur." Acaba gerçek bu mudur? Yoksa tam tersi midir?
Şöyle düşünelim; ister kapitalist olsun, ister komünist olsun gelişmiş bir sanayiye sahip ülkelerin "yardım" adı altında verdikleri sanayi ürünlerini az gelişmiş ülkeler bir gün reddederlerse sonuç ne olur? "Ben ne silah yardımı istiyorum, ne de ekonomik yardım" deyiverseler? Hiç şüphe yok ki tüm geri kalmış ülkeler bunu yapabilseler işte o zaman gelişmişlerin işi bitiktir. Yani geri kalmış bir ülke gelişmişin yardımı olmadan ayakta durma imkânı kalmaz. Tabii o zaman yardım etmek (!) yoluyla "zapturapt" altına aldıkları ülkeleri bu sefer fiilen işgal etmek yoluna gitmekten başka ellerinde çareleri kalmayacaktır. Ne var ki bu yol da yarım yüzyıl öncesine kadar kolay başaracakları bir iş değil. Dahası; sanayileşmiş ülkeler sömürdükleri ülkelerin yalnızca petrolüne ve diğer ham madde kaynaklarına muhtaç değildirler. Aynı zamanda, belki de ham madde kaynaklarından daha önce gelişmişler gibi üretemediği halde, gelişmişler gibi tüketmeye can atan toplumlara muhtaçtır.