Ben bu yirmi beş gün zarfında ne yaptığımı şimdi pek hatırlamıyorum. Galiba onu gidip gördüğüm, başucunda durarak, terleyen yüzünü, ara sıra kenara kayan gözlerini ve büyük bir güçlükle nefes alan göğsünü seyrettiğim zamanların haricinde hiçbir şey yapmadım. Hatta yaşamadım bile; çünkü yaşasam şimdi aklımda bu günlere ait hiç olmazsa küçücük bir hatıra bulunurdu. Yalnız onun yanındayken içimi müthiş bir korku, onu kaybetmek korkusu sarardı.
Sayfa 129
"Sen akıllı bir adamsın, bense dahaçocuk sayılırım," "Ben ki dünyadan biha­ber bir cahilim, sana ders verir gibi konuşuyorsam beni; ama çok bilenler bilginin kaymağını yerler; yasaları kavrarlar , düşüncenin yüceliğine akıl erdirirler - hayatın gerçeklerinin dehşeti yavaş yavaş belleklerinden silinir gi­der. Biz kötülüklere aşina olanlar ise galiba unutmuyoruz.İyisi mi git artık, git, ama beni aklından çıkarma. Aklındançıkarma ki, bu bedende yaşadığım gibi, kendi hayatımı ya­şadığım gibi, sevgiyle anılarak yaşayayım belleğinde."
Reklam
CENABET GÜÇ, BAYAR ve 5816...
Bayar, o kanunun (5816) görüşüldüğü günlerde, üç kere Meclise gelmiş; parti gurubunda (Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla) konuşmuş ve dördüncü oylama için, çok hiddetli ve ağır bir lisân ile şunları söylemişti: "Eğer bu kanun, bugün de çıkmazsa, ben eşkıya olarak dağlara çıkacağım, komiteci olacağım, bu partini aleyhine isyan edeceğim... " Bayar'ın bu konuşması üzerine merhum Menderes şöyle demiş: "Bu iş galiba çok büyüyecek; bunu körükleyenler körüklüyor. Matbuat denen cenabet güç, galiba beni hayatımdan edecek..."
Sayfa 283 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Mustafa Runyun Bey-, Celal Bayar'ın Rolü, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Ben böyle müslüman görmedim hiç eskidenmiş galiba
Müslümanın en temel, en bariz özelliği, Tanrı’nın yarattığı evrenden herhangi bir şikâyeti olmamasıdır. Babam, işte bu Müslüman insan ti­pinin günahıyla sevabıyla muhtemelen en iyi örneklerinden biriydi. Ne kendisinden, ne kendi durumundan, ne çalışma hayatından, ne toplum­dan, dünyadan, hiçbir şeyden şikâyetçi olduğunu görmedim.
Onu hiç doymayacakmış gibi öpmeye devam ederken, yer değiştirip üstüne geçti. Çılgın öpücükleri yavaşladı, nazik ve yumuşak arma hâlâ bütün etkisiyle öpmeye devam etti. Yüzünü, gözkapaklarını, burnunu, dudaklarını öpücük yağ- muruna tutuyordu. "Daha rahat bir yer derken, kastettiğim bu değildi." Marie Force Sydney onun için pürüzsüz hale
Sayfa 79
Bu sırada emirber Ali odaya girdi, Paşa'ya hitaben : - Efendim yarına kömür yok, odun da yok! dedi. Paşa gülerek : - Bana ne söylüyorsun; Mazhar Müfit Bey'e müracaat et! cevabını verdi. Ali : - İki gündür söylüyorum, alınmasına emir vermiyor .. , dedi. Mustafa Kemal Paşa bana hitaben : - Yahu, niye emir vermiyorsun ? Bak, yarın kömür, odun yokmuş. Diyerek, Ali'ye döndü : - Yarın emir verir, haydi sen git, bize birer kahve pişir. Ali çıktıktan sonra Paşa : - Anladım, galiba yine para tükendi! dedi. Ben - Onun gibi bir şey, biraz kömürle bir iki araba odun almak çaresine bakarız. Kahveler geldi. İçtik. Ben - Hakikaten bu para meselesi ne olacak ? Dedim. Paşa da : - Kapa bu bahsi, şimdi yatacağız. Uykumuz kaçmasın, yarın görüşürüz... dedi. Ne görüşeceğiz? Paşa muvafakat etmiyor ! Para çaresi, bankalardan ödünç para almak ! Bahusus o zamanki rejiden ve bankalardan biraz ödünç para alınabilir idiyse de, Paşa, bankaları yağma ediyorlar, Celali eşkıyaları diye aleyhimizde propagandalara başlarlar, cümlesini düstur ittihaz ettiğinden, hiçbir taraftan, yani müessesatı maliyeden para alamıyorduk.
Reklam
Tutunabileceğim bir şey yok, tutunmayı ister miydim, o da belli değil. inanacağım bir şey yok, ister miy­dim, o da belli değil. Sadece bu katılıktaki bir şeye mukave­metim yok. Çok acıtıcı bir sertlikteyim. Ben ise galiba gev­şek ve yumuşağım. Bana bir şeyler lazımdı. Nereye dayandı­ğımı bilmesem de, bana bir şey lazımdı. Bilen bilmeyene anlatamıyor, yaşa diyor, sen de yaşa, bu sürece katlan. Bu alış­kanlık değil mi? Alışsaydım ben de, evet rahat ederdim. Ama rahatlık bilmezden gelmek mi, bilmek mi?
Sayfa 138 - iletişim yayınları, ikinci baskı, 2013
Galiba yalnız ben yoruldum. Ve bu yorgunluğumu yaşamak zorundayım.
Sayfa 592 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
...yorgunluğumu anlatamıyorum kimseye. Yakınmalarımda ince bir alay görüyorlar. Bu inceliği bana yakıştıranlar tabii cahil insanlar. Ötekilerle artık görüşmüyorum. Darıldım onlara. Onlar bu dargınlığımın farkında değil tabii. Kapıdan çıkıp gidince hemen unutuluyorum. Bir de benimle uğraşacak vakitleri yok. Çünkü uğraşmaya değmiyorum. Ben de darıldım onlara işte. Yolda, onlardan birini görünce, sıkılarak gülümsüyorum. İçimden geçenleri saklamak istiyorum. Onların içinden ne geçtiğini anlayamıyorum; yüzlerinden belli olmaz ki duyguları. Bu nedenle, yüzlerini görmek içime sıkıntı veriyor. Sıkıntıma onlar sebep oldu sanki. Hepsi de sanki hiçbir şey olmamış gibi rahatça yürüyor yolda. Karşıdan karşıya emin adımlarla geçiyorlar Günlük yaşayışlarını sürdürüyorlar. Galiba yalnız ben yoruldum. Ve bu yorgunluğumu yaşamak zorundayım.
Sayfa 592 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.