Düşmənlərimə müjdə, bən qəlbimdən xəstəyəm, Sonsuz həsrətlərimlə bir davamlı yasdayam. Bəni burda sanmayın, bən hər gün Qafqazdayam... Siz canımı görmərsiz, canım bu ana yurdda, Qəlbimin küllərini göndərin doğma yurda. Sovursunlar Qafqazın o coşqun rüzgarına, Bən umutsuz ölmədim, eyimsərəm yarına...
Nasıl olsa yine bir gün Döneriz bu yollardan geri Senin bir elinde bir mendil Öbüründe kuş sesleri
Reklam
Halide Edip Adıvar, Türk’ün Ateşle İmtihanı, İstanbul Mitingi’nde
Nihayet, Halide, kürsüden aşağı baktığı zaman, önünde bir sakat asker kalabalığı gördü. Hepsi özenle giyinmişlerdi. İçlerinden bir genç grup kürsünün önünü almış, kalabalığın oraya girmesine engel oluyordu. Bu kürsüye en yakın olan yarım insan çemberinin arasında Fransız üniformalı, yakışıklı, ince yüzlü bir adam vardı. Bu, General Foulon’du. Fransız doğan bu adamın yüreği o gün Türk’tü ve bütün Türk gençleriyle birlikte onun da gözlerinden yaşlar akıyordu.
Beklentilerim bu güzel şeylerin gün içerisinde gerçekleşmesi.
"Bir gün gelecek, yine yüce islâm Milleti, bilinçlenecektir. Nerelerden nerelere geldiğini öğrenecek ve bu onu uyandıracaktır. Buna en büyük bir inançla inanıyorum."
Burada kadınların yaptığı her şey kabahat sayılıyor; içeri giremez, dışarı çıkamaz, arkadaşının koluna giremez, eğlenceli bir kitap okuyamaz. Fakat bu saygısızlık; resmen doğanın kanunlarına karşı gelmek! Niçin bir çiçek Sevr işi bir vazoda duruyor diye havadan ve gün ışığından mahrum bırakılsın ki?
Reklam
… ayakta duramayacak kadar güçsüz görünüşüne rağmen yenilgiyi kabul ettiği kesinlikle söylenemezdi. Susuyordu, bu son bir kere daha dövüşü göze almış insanların tanrısal gururu vardı.
Aldatılmışlar ordusunun yüz binlerinden biri olan Nazizm’in bu mavi gözlü çocuğu ünlü din adamıyla yaptığı karşılıklı konuşmada yenilgiye uğradığını bilmeyecek kadar aptal değildi.
Türkçülük büyük bir ülküdür. Bütün ülkeler gibi büyük bir inanç gücüne dayanmakta ve bir toplum davranışı olduğu için de bütün toplum davranışları gibi sosyal kanunların etkisi altında bulunmaktadır. Bu Ülkü, büyük Türk milletinin şuurunda ve şuur altında yüzyıllardır yaşamakta olan büyüklük düşüncesinin bir görünüşü, Türk soyundaki özelliklerin
Toprak, ayaklar altında yatıyordu, soluk almıyordu hiç, ölmüştü. böyle bir canavarlığı da hiç, ama hiç hak etmemişti. oysa hiç kimse insanları onun sevdiği kadar sevemezdi. Nerede olursa olsun hepsine gönlünde yer vardı. Onların mutlulukları için dünyanı dört bir bucağında binbir kılığa giren bu topraktı. Ağaç olan, buğday olan, ekmek olan bu topraktı. günün birinde mezar olup bütün acıları dindiren de yine oydu. o herkesindi, ama insanlar bunu bir türlü anlamak istememişlerdi.
Reklam
Bir gün, bir güvercin Tanrı'dan istekte bulunmuş: 'Ben uçarken hava hızımı kesiyor, ilerleyemiyorum. Havayı yok etmeni istiyorum.' Tanrı, bu isteği duyup kabul etmiş. Fakat güvercin, kanatlarını ne kadar çırparsa çırpsın uçamamış. Bir güvercin, sadece hava direnci olduğunda uçabilir. Uğruna mücadele edecek bir hedefi olmayan özgür düşünce, vakumlu bir tüpte kanat çırpan güvercine benzer. Uçması mümkün değildir."
AYIN HER HÂLİ
Sabaha karşı seyredurdum seni, Seni bir çerçeve de merakla. Hiç akşamım olmadı, Ömrüm hep uzadı, Seni iyi ki sevdim. Mahallenin bütün ışıklarını söndürdüm, Sen geleceksin diye.
Selmanoviç’i bilenler için gerçek bu değildi. Bazı pis ve iğrenç ayaklar canı gibi sevdiği toprağını çiğnemişti. Bu toprak anasıydı, babasıydı, kızıydı, karısıydı. Onun gözünde toprak da bir insandı, hepimiz bir insandı hem de. Konuşması yoktu ama dilinden anlayan anlardı. Bu domatesler, bu mısırlar çocuklarıydı. Onlara özene bezene bakmış, hepsini gece gündüz demeyip suyla değil kanıyla beslemişti.Bu kan da şimdi boşuna akmıştı. Çocuklarının ölüsüne için için, kara kara ağlıyordu. Azamoviç de bu toprağın bir parçasıydı. ikisi de ne güzel anlaşmışlardı, birbirlerine ne kadar da çok seviyorlardı. Bu sevgi bile onları savaşın her şeyi acımadan ezen tekerlekleri altında yok olmaktan kurtaramıştı. Toprak da bir insandı, anaların anasıydı. insanların arasında yalnız sevgiye inanan Selmanoviç’i ağlatan, deliye döndüren şey gerçekte ne domatesler ne de mısırlardı. onu ağlatan aklını başından alan bu ananın ölümüydü. Bu acının ne demek olduğunu ancak onun kadar toprağa yakın olanlar ve onu mutlu bir türkü gibi içinde duyanlar anlayabilirdi.
392 syf.
8/10 puan verdi
·
9 günde okudu
“Ama olanları hatırlamamak onları olmamış kılmıyor.” Dark dizisini izleyen izlemeyen herkes bilir diye düşünüyorum. Bir gün ben de bu batağa düştüm ve üç sezonu da bir çırpıda bitirdim. Dizide karakterlerin elinde gezen bir kitap vardı, hatırlayanlar vardır izleyenlerden. İşte o kitap bu kitap. Dizinin bu kitaptan ilham alınarak yapıldığı
Zamanda Yolculuk
Zamanda YolculukH.G. Tannhaus · Theseus Kitabevi · 2020648 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.