Hayatına yeni insanlar alırken aşırılardan kaçınman çok önemli güzel insan, aşırı güvenirsen üzülürsün, aşırı güvensiz olursan yalnız kalırsın. Her şeyde olduğu gibi bu konuda en önemli şey dengedir.
bir ailemiz var kırık dallı bir ağaç misali. hayatlarına giren başka insanlar var dallarına konan kuşlar misali. bu her dalı farklı bir yerden kırmış hayat. yapraklar gibi kayıp giderken ömürden günler, dallar kökleri arıyor.
yazarın su gibi akan güzel kalemi, her bir karakterde başka bir soruna değiniyor. içten ve bizden bir hikaye.
Hayatındaki insanları konumlandırırken, bu halkaları kullanabilirsin. Bazı durumlarda çevremizdeki insanlar bize zarar vermesine rağmen onları hayatımızdan tamamen çıkartmamız mümkün olmayabilir, çünkü bu insanlar kardeşimiz, annemiz veya babamız olabilir. Ama zihinsel anlamda onları has dairede tutmaya devam edersen, çocukken seni nasıl etkiliyorlarsa şu anda da aynı şekilde etkilemeye devam ederler. Bunun için zararlı olduğunu düşündüğün insanları has dairene almamalı, olur da geçmişte bir yerlerde aldıysan onları dış halkalara doğru uzaklaştırmalısın. Bunu fiziksel olarak yapamasan da zihinsel olarak yapman için, o kişilerin tavırlarının kendileriyle ilgili olduğunu, onların anne ya da baba olmalarının her şeyi doğru yapabilecekleri ya da söyledikleri anlamına gelmeyeceğini kendine telkin edebilirsin. Ayrıca, onların sana yaklaşımlarına cevap vermek yerine uzak durarak tuzaklara düşmeyebilirsin.
Kendini anlatma ve onlara ispat etme çabasına girmeyerek, onları değiştirmeye çalışmaktan uzaklaşarak zihinsel olarak onları merkezden uzaklaştırabilirsin.
[Cemre Demirelin yorumu üzerine!]
1-Başkası için varlık olma durumu.
İnsan doğası gereği başkasını kafasında kurgular.
(Buna ön yargı demek yerine ön izlenim diyelim çünkü yargılamak olumsuz bir anlam katıyor.)
Bu yüzden bireylerde başkaları tarafından kötü algılara maruz kalmamak için yaptığı şeylere ve gösterdiği davranışlara dikkat eder.
Bu
Cadılara, büyülere ve bunun gibi şeylere karşı hiçbir merakım olmamasına rağmen tesadüfen ilgimi çekmeyi başaran bir kitap oldu. Terim bilgisi yönünden kuvvetli bir yazımı olduğu için kelime dağarcığıma yeni bilgiler eklendi.
Bu baskısında 3 seri birleştirilip bir kitap halinde sunulmuş. Bazen sıkılıp kitabı bir köşeye koyduğum oldu ama tekrardan okumayı denediğimde baştaki heyecan ile okuttu kendisini.
Kitaptaki ilişkiler bir noktada karışık bir noktada da bir o kadar basit. Aşk konusunun üzerinde durulmak istenmiş ama pek iyi yansıtılamamıştı. Diğer duygularında yansıtılma şekli okurken tatmin etmiyordu. Bunlardan ziyade kitaba ara verdiğim zaman takip ettiğim bir diziyi yarım bırakmış gibi hissettirdi. Olay örgüsünün ilerleyişi okuyucuyu içine çekebilecek ve kitabın kendi dünyasına alabilecek potansiyele sahip.
Büyü, paganizm gibi konularla ilgilenen insanlar için güzel bir bilgi kaynağı olabilir. Hem bu bilgilere hakim olurken hem de bir hikayenin içinde sürüklenebilirsiniz.
Aralık ayında, başıbozuk kuvvetlerin durumu daha da karıştı. Birçokları yeni orduya geçti; fakat Ethem’in etrafında hâlâ kuvvetli bir kısım bulunuyordu. Miralay Arif, Anadolu İhtilâli hakkındaki hatıralarında bundan epeyce bahseder. Yazdığına göre, Ethem’in üç bin kişilik kuvveti, ayrıca yüz makineli tüfeği ve dört topu varmış. Onların fikir
Biz sofraya oturur oturmaz, kapı açıldı. İçeriye Kafkasyalı bir grup girdi. Çok parlak kostümleri vardı. Kurşunları göğüslerinde, geniş omuzlu, ince bellerinden hançerler sarkan, uzun, siyah çizmeli bir gruptu. İnsan, onların hemen dans etmeye başlayacaklarını bekliyordu. Fakat, onlar dönüp insana bakmıyorlardı bile. Evet, bu fevkalâde yapılı
Kitabın diğer incelemelerini incelerken çoğu okurun eserden "Çocuk kitabı" diye bahsettiğini gördüm ve
Çizgili Pijamalı Çocuk ile benzer bir karışıklılığa girdiğini fark ettim. Maalesef günümüzde eserlerin baş kahramanları çocuk olunca hemen çocuk kitabı etiketi yapıştırılıyor içeriği göz önünde bulundurulmadan.
"İnsanlar da kusurludur. Neden insanları çizmiyorsun?"
"Hayır. Hiçbir insan kusurlu değildir. Sadece birbirlerinden farklıdırlar. İnsanoğlu, gözüne hoş gelmeyen şeylere 'kusur' der. Kusurlar değişir. Kimine göre bir çil bile kusur olurken, kimine göre bu güzel bir detaydır. Yani insanlar hem kusursuz hem birbirinden farklıdırlar ama benim gözümde hemen hemen hepsi aynıdır. Bu yüzden çizme gereği duymam. Canlıların hepsi böyle. Sadece insanların yaptıkları şeyler kusurlu olur, çünkü yapılan nesnenin belli bir amacı vardır. Lamba ışık içindir ve eğer çalışmıyorsa ona kusurlu dersin. Ona verilen tek görev budur çünkü. Senin bahsettiğin şeyse mükemmellik. Çok güzel şeyleri çizmem."