Değerlisiniz,değerliyiz.
Karanlığım,evet benim karanlığım,benim siyahım,artık gerçekten sevdiğim karanlığım.Hiç kimsenin sahte ışığıyla aydinlatmasina izin vermeyeceğim karanlığım. İnsanin kendiyle barışık olması,kendini hertürlü sevmesi,olumlu olumsuz her yönünü kabul etmesi için uzun bir zaman gereklidir.Bu zamanın çoğunu bitirdim sanarim. Bu yüzden karanlığımı seviyorum.Artık ihtiyacım yok sahte insanların sahte ışıklarına. Boşuna demiyorlar "Yaşadıklarımız bizi biz yapandır".Evet şuan bu şekilde düşünüyorsam,bir nevi yaşadıklarım sayesinde. Teşekkürler hayat,benden aldıkların için. Teşekkürler hayat,gerçeklerin acı olduğunu öğrettiğin için. Ve teşekkürler hayat beni yere düşürüp,yeniden ve daha güçlü şekilde ayağa kalkmamı sağladığın için. :)
"...İnsan hayatta yalnızca bir şeyi dört dörtlük yapabilir... yalnızca tek bir şeyi, ama onu da tam yapmak gerekir...bunun ne olduğu önemli değildir, hiç kimse kendini aşamaz, ama hayatını tek bir şeye odaklayan, doğru bir şey yapmış olur. Bu şey yalnızca doğru, dürüst, temiz bir şey olmalıdır ve insanın kendi kanı canıymış gibi benimsediği bir şey olmalıdır... Eğer insan kendi yaptığını doğru buluyorsa, diğer insanların buna saçmalık ya da aptallık demelerinin bir önemi yoktur...insan hizmet etmeyi bilmelidir, hizmet etmeyi, doğru dürüst hizmet etmeyi, bunun için teşekkür edilsin ya da edilmesin, mükafatlandırılsın ya da mükafatlandırılmasın...insan yaptığı şeyi, kendi yaptığı şeyi bilmeli ve doğru şekilde tamamlamalıdır... İnsan yalnızca inandığı bir şeye sahip olursa... sağlam durması gerekir ve başına bir talihsizlik gelirse, uyuz bir köpek gibi kovulursa ve üstelik bir de kendisiyle alay edilirse...işte o zaman dişlerini sıkması ve sağlam durması gerekir... Duyuyor musunuz?.. Sapasağlam... Sapasağ..."
Sayfa 32 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Haziran 2020.Kitabı okudu
Reklam
- Sahici bir kuşa dönüşüp bu dalların üstünden gökyüzüne kanatlanmayı, yukarıdaki ay ellerinde kaybolup giderek bu dünyadaki insanların yüzlerini artık görmemeyi ne kadar istiyordum..
126 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Hayatta insanlar kendi gelecekleri için plan yaparlar ama hayatın da insanlar için başka planları vardır. Merhametle katlanamamanın, sevgiyle acının bir arada olduğu yoksulluk, ırkçılık, dostluk, vefa, hırs, masumiyet, saflık... gibi konulara değinmiş, zengin içerikli bir kitap.Sevdiğiniz bir davranışın size neler yaşatabileceğini bilmeden hayata devam etmek. Muhteşem bir zaaf. Muhteşem bir kitap. Okurken fiziksel özelliklerin aslında ne kadar önemsiz olduğunu , önemli olanın insanın zaafları olduğunu farklı bir bakış açısıyla aktaran bir kitap. İçerik muhteşem . Zevkle okuduğum kitaplar arasinda.Hepimiz hayalleri olan varlıklarız. Bazen gerçekleşmeyeceğini bildiğimiz halde yorulmadan hayaller kurmaya devam ederiz. Fareler ve İnsanlar, birbirine tamamen zıt iki insanın tuhaf dostluğu.Kitabı henüz bitirdim ve bıraktığı etkiyle kaleme, kağıda sarıldım. Bazı kitaplar vardır tam yüreğinize dokunur ve etkisinden kurtulup, gözünüzden kopup bağımsızlığını ilan eden gözyaşlarınıza engel olamazsınız. Bunun gibi kurgu olduğunu unutturup, böyle hisler yaşatan kitapları seviyorum.İnsan en büyük zararı en çok sevdiklerine verir, sözü tam bu kitaba uygun.Çok ince bir kitap olmasına rağmen dolu dolu bir hikaye. 1930' lu yılların Kaliforniyasında yaşanan insanlık ayıbı ırkçılığa özellikle yer verilmiş. İnsanların emeklerinin karşılığını alamamasına yani işçi hakları sorununa da değinmiş John Steinbeck.
Fareler ve İnsanlar
Fareler ve İnsanlarJohn Steinbeck · Sel Yayıncılık · 2023171.3k okunma
Eşitsizliği eleştirmek ve eşitliği arzulamak bazen düşünüldüğü gibi, kişilik ve zekâ olarak insanların eşit olduğuna dair romantik hayallere dalmak değildir. Doğuştan gelen özel kabiliyetler önemli ölçüde farklı olmasına rağmen onların kaynağı olarak bireysel farklılıkları değil [toplumsal ]örgütlenmedeki farklılıkları görüp bu tip eşitsizlikleri sona erdirmeyi amaçlamanın uygar bir toplumun işareti olduğunu kabul etmektir...
Sayfa 274 - Ayrıntı Yayınları
102 syf.
·
Not rated
Merhabalaarr. İntihar Kulübü, kendini öldürmeye cesaret edemeyen bazı insanların toplandığı bir kulüptür. Bohemya Prensinin yolu bu kulübe düşer ve orada gördüğü, duyduğu dehşet verici şeylerden sonra bu olaya son vermek ister. Kitabın çok akıcı ve kolay anlaşılabilir tarzda olmadığını söylemek isterim. Başlarda anlamak için çaba sarfettim. Dönüp dönüp okuduğum yerler oldu. Yazarın birkaç kitabını okuyup çok sevmiştim. Bu kitabı favorim oldu diyemem. Keyifli okumalar dilerim.
İntihar Kulübü
İntihar KulübüRobert Louis Stevenson · İthaki Yayınları · 20191,538 okunma
Reklam
240 syf.
·
Not rated
·
Read in 33 hours
Farklı inançlara sahip kalplerin ortak gönüllerde buluşmasının hikayesi bu... Bambaşka dünyalara ait insanların kesişen kaderleri... Gerçek huzurun ve aşkın peşinde beşeri aşkın manevi aşkla karşı karşıya gelmesi... Yıllara yayılan hazin bir ayrılık hikayesi ve arayış içindeki kalplerin İslam'la tanışmasına vesile olan olaylar... Aşka, hayata ve inanca dair sorularla dolu etkileyici bir roman...
Leyla Yokuşu
Leyla YokuşuAhmed Günbay Yıldız · Timaş Yayınları · 2019308 okunma
“Ben insanların kötü olduğuna inanmıyorum Nevzat. Seksenime merdiven dayadım, vardığım netice bu. İnsan ne iyidir, ne de kötü, hem şeytan vardır içimizde hem de melek. Hangisini uyandırırsak, hangisini beslersek, o ele geçirir ruhumuzu.”
Sayfa 392 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Nehlüdov, toplumun ve genel olarak düzenin varoluş nedeninin, başka insanları yargılayan ve cezalandıran bu yasal suçlular değil, bu derece büyük ahlaksızlığa rağmen insanların yine de birbirlerine acımaları ve sevmeleri olduğunu artık anlamıştı.
Sayfa 562Kitabı okudu
"Müzik bestelemeyi istemişti her zaman. Aradığı şeye, başka yolla bir kimlik kazandıramazdı. Kendine sık sık, onun ne olduğunu bilmek istiyorsan, Çaykovski'nin "Birinci Konçertosu"nun ilk birkaç bölümünü dinle, derdi. Ya da Rahmaninof'un "İkinci Konçertosu"nun son bölümlerini. İnsanlar bu kavrama bir ad bulmamış, bir biçim, bir düşünce de bulmamışlardı, ama müziğini bulmuşlardı onun. Ah, aynı şeyi dünyadaki insanların bir tek hareketinde görebilsem. Onun gerçekleşmiş haliyle karşılaşabilsem. O müziğin vaadine verilen cevabı bir görebileyim, ne olur. Hizmet edenlerle onların hizmet ettikleri değil. Mihraplar ve ayinler değil. Doyuma ermiş o son acısızlığı. Bana yardım etme, bana hizmet etme, yalnızca bir tek kere görmemi sağla, çünkü ihtiyacım var. Benim mutluluğum için çalışma, arkadaşım. Kendi mutluluğunu göster bana. Bunun mümkün olduğunu göster. Kendi başardıklarını göster. Onu bilmek beni de kendi başarılarıma doğru cesaretlendirecektir."
Reklam
Sinema nedir? Çokları buna bir ayna diye cevap verebilir. İnsanların yüzüne ve yaşadıkları hayata tutulan bir ayna. Orada kendimizi, öteki insanları ve yaşadığımız dünyayı görürüz. Elbette insanın böyle uzakta durup kendine, ötekine ve yaşanan hayata bakması enteresandır. Ama sinema acaba sadece bir ayna mıdır? Perdede gerçekten kendimizi ve yaşadığımız hayatı görebilir miyiz? Belki de orada sadece görmek istediklerimizi, olmak istediklerimizi, özlem ve ihtiraslarımızı bulabiliriz. İşte bu umutsuz bir çabadır. Biz elbette biliriz ki aynada oluşan görüntüyü sağlayan şey aynanın arkasını kaplayan sırdır. O sır bütün insanı ve hayatın her yanını kuşatmıştır. Yönetmen kamera arkasına geçmekle, belki de aynanın arkasına geçmiş gibidir. Yani camın sırrı olmuştur. İşte büyük aldanış buradadır. Yönetmenin yaptığı iş, yani en sonunda yapmaya mahkûm olduğu iş, hayatın hakikatını göstermek değil de, bu hakikatı taşıyan sırra, o bilinmezliğe işaret etmektir. Bence sinema meçhule doğru atılmış bir adım olabilir. O kadar.
"Hayattan istediği şeye bir ad veremiyordu. Onu burada, bu yabanıl yalnızlık içinde hissetmekteydi. Ama doğaya yaklaşımı, sağlıklı bir hayvanın yaklaşımı gibi değildi. Uygun bir nihai sığınak olarak görmüyordu doğayı. O, doğaya sağlıklı bir insan gibi yaklaşıyordu. Üstesinden gelinecek bir zorluk gibi. Araç ve gereçlerin bir topluluğu olarak görüyordu onu. Bu yüzden de, aradığı sevinci ancak bu yabanıl yerde bulmak, insanlar arasına, insanların çalıştığı yerlere döndüğünde onu kaybedeceğini bilmek, kızdırıyordu delikanlıyı. Bu doğru bir şey değil, diye düşünüyordu. İnsanın emeği çok daha yüksek bir basamak olmalıydı. Doğayı daha iyiye götüren bir şey olmalıydı. Onu bozmamalı, aşağıya çekmemeliydi. İnsanlardan tiksinmek istemiyordu genç adam. Onları sevmek, onlara hayranlık duymak istiyordu."
"Müzik bestelemeyi istemişti her zaman. Aradığı şeye, başka yolla bir kimlik kazanamazdı. Kendine sık sık, onun ne olduğunu bilmek istiyorsan, Çaykovski'nin "Birinci Konçertosu"nun ilk birkaç bölümünü dinle, derdi. Ya da Rahmaninof'un "İkinci Konçertosu"nun son bölümlerini. İnsanlar bu kavrama bir ad bulmamış, bir biçim, bir düşünce de bulmamışlardı, ama müziğin içini bulmuşlardı onun. Ah, aynı şeyi dünyadaki insanların bir tek hareketinde görebilsem. Onun gerçekleşmiş haliyle karşılaşabilsem. O müziğin vaadine verilen cevabı görebileyim, ne olur. Hizmet edenlerle onların hizmet ettikleri değil. Mihraplar ve ayinler değil. Doyuma ermiş o son acısızlık. Bana yardım etme, bana hizmet etme, yalnızca bir tekkere görmeni sağla, çünkü ihtiyacım var. Benim mutluluğum için çalışma, arkadaşım. Kendi mutluluğunu göster bana. Bunun mümkün olduğunu göster. Kendi başarılarını göster. Onu bilmek beni de kendi başarılarıma doğru cesaretlendirecektir."
Ve inanmayanların tümünü öldüremezsiniz; insanların üstünü ya da evini arayabilirsiniz belki ama zihinlerini arayamazsınız. İnanmayanların tümünü saptayamazsınız. Şüphecilik artacaktır, çünkü bu yaşayan bir şeydir, gelişmeyle doludur, meşe palamudu gibidir.
Sayfa 43 - Encore YayınlarıKitabı okuyor
"Hayattan istediği şeye bir ad veremiyordu. Onu burada, bu yabanıl yalnızlık içinde hissetmekteydi. Ama doğaya yaklaşımı, sağlıklı bir hayvanın yaklaşımı gibi değildi. Uygun bir nihaî sığınak olarak görmüyordu doğayı. O, doğaya sağlıklı bir insan gibi yaklaşıyordu. Üstesinden gelinilecek bir zorluk gibi. Araç ve gereçlerin bir topluluğu olarak görüyordu onu. Bu yüzden de, aradığı sevinci ancak bu yabanıl yerde bulmak, insanlar arasına, insanların çalıştığı yerlere döndüğünde onu kaybedeceğini bilmek, kızdırıyordu delikanlıyı. Bu doğru bir şey değil, diye düşünüyordu. İnsanın emeği çok daha yüksek bir basamak olmalıydı. Doğayı daha iyiye götüren bir şey olmalıydı. Onu bozmamalı, aşağıya çekmemeliydi. İnsanlardan tiksinmek istemiyordu genç adam. Onları sevmek, onlara hayranlık duymak istiyordu."
1,500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.