ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
Dil ve Üslup Bozkurtlar Diriliyor'un dil ve üslubu Bozkurtların Ölümü'nden farklı değildir. Aynı açıklık ve akıcılık bu romanda da dile hâkimdir. Roman, olay ve hareket ağırlıklı olduğu için tahkiye ve diyalog üslubu öne çıkar; tasvirler son derece azdır. Bozkırın ve kahramanların tasvirleri de genellikle birbirine benzer. Son derece
Reklam
Dil ve Üslup Dil, Atsız'ın dilidir. Açık, duru, anlaşılır ve akıcı. Su gibi akar cümleler. Hiçbir cümle, hiçbir paragraf, anlaşılmazlığından ötürü sizi durdurmaz. Eğer duruyorsanız ve bir cümleyi, bir paragrafı yeniden okuyorsanız bu anlamadığınızdan değildir. Tam tersine çok iyi anladığınızdandır. Cümleler sizi can evinizden vurmuştur. Bir
Dil ve Üslup Bozkurtlar Diriliyor'un dil ve üslubu Bozkurtların Ölümü'nden farklı değildir. Aynı açıklık ve akıcılık bu romanda da dile hâkimdir. Roman, olay ve hareket ağırlıklı olduğu için tahkiye ve diyalog üslubu öne çıkar; tasvirler son derece azdır. Bozkırın ve kahramanların tasvirleri de genellikle birbirine benzer. Son derece
Atsız'ın Kalem Kavgaları ve Kalem Kavgalarında Atsız Üslubu 1930'lardaki kalem kavgaları: Atsız, kalem kavgalarıyla da tanınmış bir isimdir. Onun deyişiyle "mürekkepli kalem tartışmaları” ilk yazı hayatından vefatına kadar sürer. Bu tabiri Atsız, 1956 yılında Ocak gazetesinde yazdığı "Bir Felsefe Öğretmeninin Yanlışları"
Korkunun, tanrı fikrini ortaya çıkardığı gerçeği, belki de böyle önemli bir konunun bu kadar basit bir açıklaması olması nedeniyle doğru görülebilir.
Reklam
Kafirlerin güçleri ne kadar artarsa artsın bir gün mutlaka yok olacaktı: "Kafirlerin yeryüzünde dönüp durmaları seni aldatmasın. Bu sürecekleri kısa süreli bir nimettir. Varacakları yer ise cehennemdir. O ne kötü bir varış noktasıdır." (Âl-i İmrân 3/196-197)
Ayrıca ölmekten vazgeçmekten, yani uçurumun kenarında olup tam atlayacakken bir adım gerilemekten, uzatılan sıcak eli titreyerek tutmaktan da öteydi bu. O kadar basit değildi. Aynı örnekten gidecek olursam, diyebilirim ki uçurumun kıyısındaymışım, ama ayaklarım toprağa değil küçücük bir taş çıkıntısına basıyormuş, üstelik bir şişe viskiyi devirmişim. Geri dönmeye karar vermem yetmiyormuş, çünkü o halimle kurtuluşa yürüdüğümü sanırken uçuruma yuvarlanmak da varmış. Önce ayılmalıymışım, gözlerim ve zihnim de eski berraklığına kavuşmalıymış ki, adımımı nereye attığımı bileyim...
"Günün birinde gözlerimi açıp delirdiğimi farketmedim. Keşke hayat bu kadar basit olsa. Yavaş yavaş farkettim ki yaşamım, aklım hızla ellerimden kayıp gidiyor."
Beni susturan şey nefretimdi. En basit içtimaî dâvaları anlaşılamayacak kadar yabancı tesirler altında şahsiyetlerini kaybeden bu insanların münakaşaya mecburiyeti yaşamak küçüklüğünden acı çekiyorum. …
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.