"Evet, bizim paralar! Evet, köylünün parası! Evet, şu sokaktan geçen adamların parası! Senin anlayacağın Madam, hırsızlığın adını komisyonculuk koymuş herif;
sahipsiz memleket bulmuş kerata! Vuruyor, çalıyor, çırpıyor ... Ama ... " Gözleri kafasına sığmayarak taştı; elini uzun tırnak larıyla; ürpermiş pençe gibi uzattı.
"Bu paraların hesabını onun bağırsaklarından bu tırnaklar soracak! .. "