Serenad
Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz.
Mustafa Kemal ve arkadaşlarını Anadolu yollarında dolaştıran, bin bir güçlükle güreştiren yapıcı ve yaratıcı ağrı, Malazgirt'in ve büyük fethin başladığı işi asırlar boyunca devam ettirecek ve nasıl Sinan ile Nedim'i, Yunus ile Itrî'yi muzaffer rüyalara borçlu isek, gelecek çağların şerefini yapacak olan isim ve eserleri de İnönü'nde, Sakarya ve Dumlupınar'da harita başında geçen uykusuz gecelere ve bu gecelerin ağır yükünü kemik ve kanı pahasına taşıyan isimsiz şehit ve gazilere borçlu kalacağız. Ankara Kalesi bu akşam saatinde bana bir milletin, tarihinin ne kadar uzun olursa olsun, birkaç vak'anın etrafında dönüp dolaştığı, birkaç büyük ve mübarek rüyaya, yaratıcı hamlenin ta kendisi olan bir imanın devamına bağlı olduğunu bir kere daha öğretti.
Reklam
“İlk defa bu kadar nefret ediyorum bu kelepçelerden. Sen bana sarıldın ve ben karşılık veremedim , bunun ne demek olduğunu biliyor musun ? Nasıl bir çaresizlik olduğunu? Her şeyi telafi edeceğim Sevgili Avukat ,söz veriyorum.”
…onlar da bana soruyorlar: ‘Dünya üzerinde bu kadar çok acı varken, Tanrı’ya nasıl inanabilirim?’ Ve ben, açıklanması olanaksız olanı açıklamaya çalışıyorum
Sayfa 169Kitabı okudu
Namık Kemal:
“Osmanlılar, kuruluşlarından beri düşmanları üstüne birçok baskınlar yapmış, hemen hepsinde de başarıya ulaşmışlardı. Halbuki Rumlar, ne vakit baskına kalksalar, bu önceden duyulmuş ve kendileri pusuya düşmüşlerdi. “Bu hal ise Osmanlıların Rumlar arasında, kendi milleti aleyhine daima casus bulup kullandıklarını göstermektedir. Rumlar, Osmanlıların içinde kendilerine casus bulamamışlardır. İki milletin terbiyesiyle ahlakındaki fark burada da kendini gösterir. Zaten ahlakta o kadar fark olmasa dört yüz elli altı kişiden kurulan ufacık bir devlet, koca Bizans İmparatorluğu'nu nasıl yok edebilirdi."
Her şey sürekli bir biçimde ve alışkanlıklara, insanların keyfine ve bakış açılarına göre ne kadar çok değişim geçirir! . . insanlar sabah akşam hep aynı sevilen yüze bakarlar, ama gözlerini kapattıklarında bu yüzün nasıl olduğunu söyleyemezler. Ya da sevgiyi ve nefreti bir yana bırakırsak eğer: Her şey sürekli bir biçimde ve alışkanlıklara, insanların keyfine ve bakış açılarına göre ne kadar çok değişim geçirir! Sevincin yanıp kül olduğu, onun altından ortaya yok edil­mesi olanaksız bir keder çekirdeğinin çıktığı, ender midir?!
Sayfa 393 - YKYKitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.