Neye inandığın, nasıl yaşadığının bir önemi yok ki. Ben senin içindeki insanı sevdim..Ruhundaki nezaketi, inceliği, vicdanını sevdim. Tabi ki her yanım yara bere içerisinde, iyileşmiyor. Tabi ki sana istediğin yaşamı sunamam. Ama bu benim sevgim. Sevgiye de yasak yok ya..
Acaba bizler, yara almadığımıza, güçlü olduğumuza bu kadar inanan çocuklarımızın bir gün biz yok olduğumuzda duyacakları boşluğu nasıl hafifletebiliriz? Şimdiden başlamalıdır ama nereden?
Hapishanede Piyer akıl ve mantığıyla değil, tüm varlığıyla, yaşamıyla öğrenmişti ki, insan huzur için yaratılmıştır, huzur insanın içinde, doğal, insani gereksinimlerinin giderilmesindedir; mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan ileri gelir. Yürüyüşün bu son üç haftasında yeni, teselli verici bir gerçeği daha öğrenmişti: Dünyada korkunç bir şey yoktur. Dünyada insanın mutlu ve bütünüyle özgür olacağı bir durum nasıl yoksa, bütünüyle mutsuz ve tutsak olacağı bir durum da yoktur. Öğrenmişti ki, bir acı sınırı, bir de özgürlük sınırı vardır ve bu sınırlar çok yakındır; kuştüyü yatağında bir tüy kıvrıldığı için rahatsız olan insan da, tıpkı şimdi çıplak ve nemli toprak üzerinde uyurken ve bir yanı üşüyüp öbür yanı ısınırken onun çektiği acıyı çeker; dar balo ayakkabılarını giydiği zamanlar, tıpki şimdi yara bere içinde ve büsbütün çıplak olan ayaklarıyla yürürken çektiği acıyı çekiyordu.
Bu nasıl bir sondur?! Gerçekten, bu nasıl bir sondur?..
Kitap İNANILMAZDI. Önceki kitaplara yapılan göndermeler çok hoştu. Nina ve Zoya'yı bol bol görmek beni çok mutlu etti. Özellikle de bu iki kadının potansiyellerini fark edip kendilerini daha da güçlendirmelerine şahit olmak çok gurur vericiydi.
Kitabın son kısımlarını resmen nefesimi tutarak okudum. Aksiyon bir an olsun azalmadı.
Kurtların Hükmü kitabında da aynı temponun olacağını düşünüyorum çünkü öyle bir yerde bitti ki kitap hemen sonrakine devam etmek istiyorum. Önceden ölmüş bir karakterin tekrar hayata dönmesi beni inanılmaz mutlu etti (Öldüğünde saatlerce ağlamıştım, lütfen yine öldürme
Leigh Bardugo hanım). Diğer kitapta bu karaktere ne olacağını çok merak ediyorum.
Kitabı kesinlikle tavsiye ederim. Okumalısınız.
ÇOCUKLARINIZI KİM EĞİTİYOR?
TAKİP EDİYOR MUSUNUZ?
1980 öncesine gidiyorum.
Ortaokul öğrencisiyim.
Babam bizim evimize de televizyon aldı.
Sadece TRT var ve yayınlar siyah beyaz.
Günün birinde Charlie Chaplin’i keşfettik.
Filmin başından sonuna katıla katıla kahkaha atarak izledik dört kardeş.
Bir hafta sonu yine Charlie Chaplin filmi vardı ve
"Judith"de esen yurtseverlik havası, aynı çağın bir ürünü olan "Battle of Maldon"da daha da çarpıcı bir nitelik alır. Gene başı sonu yok olan, ancak 325 dizelik bir parçası elimize geçen bu şiir, 991 yılında Anglo-Saksonlar'ın Danimarkalılar'a karşı verdikbu şileri gerçek bir meydan savaşından esinlenir ve büyük bir
Kitabın çok genel bir özetidir!!!
Dinin Geleceği adlı bu eserde genel yapı itibariyle dinin insan hayatındaki konumu ve zamanla bu konum bilimin ve bireyselliğin ön plana çıkmasıyla dinin nasıl şekillendiğini veya şekillenemediğini ele almıştır. Çünkü din; kurumsal, toplumsal ve bireysel olmak üzere insanın hayatına üç cepheden etki etmektedir.
Ömer Faruk Kılıç / Bir Aynanın İzinden
Sevginin gücünü fazlasıyla hissedeceğiniz, hayatlarımızdaki iyiliğin ve kötülüğün sebeplerine ayna tutacağınız, akıcı, düşündürücü ve farkındalık yaratacak bir hikayesi var kitabın. Aile, arkadaşlık ve aşkın verdiği sınavlar, ego ve kibirin yaşantımızdaki yansımaları, canımızı acıtan gerçekler, yaralarımızı
Acaba bizler, yara almadığımıza, güçlü olduğumuza bu kadar inanan çocuklarımızın bir gün biz yok olduğumuzda duyacakları boşluğu nasıl hafifletebiliriz? Şimdiden başlamalı, ama nerden?
Türk Efsaneleri
Kim demiş Türkler denizci bir ulus değil diye!
İnsanlığın ikinci atası Nuh Türk olup insanlığı gemisi ile Anadolu'da kurtardı.
Son Türk efsanesini canlı ölüler ibreti ile mahşer tufanı efsanesi olarak yaşıyoruz.
Yaşananlar yaşandı, yaşanacaklar yaşanacak.
Yaşadıklarınıza bir anlam veremiyorsanız, ilmi bir mana ile
Bilindiği gibi “Yüzyılın Felaketi” AKP iktidarı, devlet gücünü bütünüyle elinde tutmasına rağmen 31 Mart Yerel Seçimlerinde ağır bir yenilgi tattı. Bir ABD-İngiltere-İsrail yapımı proje partisi olan AKP, emperyalist efendileri tarafından iktidar koltuğuna oturtulduğu 3 Kasım 2002’den beri ilk kez bu kadar ölümcül, tedavisi çok zor bir yara almış