Neşter ile kesiyorum akşamı
Karanlığı ve ışığı ortadan ikiye bölerek.
Senin beni ortadan ikiye bölüp
Işığımı çaldığın gibi.
Beyin hücrelerimde zifiri bir karanlık
Düşüncelerim intiharın eşiğinde.
Haksızlığa uğramış bir şehir gibi.
Ötekileştirilmiş, yok sayılmışım.
Kaybedecek neyim kaldı?
İki ağaçtan başka...
Ve sonra kaosun tam ortasında.
Gözlerinin içinde bütün sözcüklerim öldü.
Ben susmayı beceremedim.
Bu yüzden de öldüm.
Savaş alanıydı vücudunun coğrafyası.
Her cephede çarpışan yalnızca bendim.
Kaybettğimi bilmeden
Ve sen ..
Duvarların arkasına saklanmış.
Korkakça izliyorsun olup biteni.
Seni Tiran,seni nemrut ,seni......
Bursa dibimde olmasına rağmen gitmediğim şehir. Sadece Balıkesire gidiş dönüşte gördüğüm şehir, o yüzden bu yazı ilk Bursa'ya giderek açıyorum sonrasına bakarız. 🌼
Hikmet Kıvılcımlı, “Osmanlı Tarihinin Maddesi” eserinin Üçüncü Cildinde Osmanlı’da bilimin ne hallere düştüğünü ve buna bağlı olarak Osmanlı Devleti’nin yıkıma nasıl dörtnala gittiğini veciz bir biçimde gözler önüne serer. Biz bu yazıda önce Usta’nın Osmanlı’daki yozlaşmayı somut olarak gösterdiği pasajı, Osmanlıca kısımlarından arındırarak,
Şehrime gel sevgili,
Yarın çık gel.
Bırak her şeyi,
Bir bekleyenim var de gel.
Gel ki,
Bu şehir adımlarınla anlamlansın.
Gel ki ,
Bu şehir nefretim olmaktan çıksın.
Gel ki,
Nefes alayım.
Gel...
~Nazım Hikmet Ran