Kemal Varol'un "Ucunda Ölüm Var" romanı, ayrılık ve ölüm temalarını derinlemesine işleyen, okuru duygusal bir yolculuğa çıkaran etkileyici bir eser. Varol, bu romanında, geleneğin son temsilcisi olan Ağıtçı Kadın'ın hikayesini anlatırken, bir yandan da Anadolu'nun kadim kültürel mirasını ve halk hikayelerini işlemiş.
Ağıtçı Kadın, yarım asırlık sevdasının peşinde, Konya'dan Bursa'ya, İstanbul'dan Erzurum'a, Arkanya'dan Arguvan'a uzanan bir yolculukta, saz aşığı Heves Ali'yi arar. Bu arayış, sadece bir sevgilinin değil, aynı zamanda kaybolmaya yüz tutmuş bir geleneğin, bir kültürün ve bir dönemin de peşinde olmanın hikayesidir. Heves Ali'nin izini sürerken, karşılaştığı her ölüm ve ayrılık hikayesi, Ağıtçı Kadın'ın kendi hikayesine yeni bir iplik ekler. Her şehir, her türkü, her ağıt, Ağıtçı Kadın'ın geçmişine ve kaybettiği sevdasına dair yeni bir kapı aralar.
Varol'un dili, hikayenin melankolisini ve derinliğini yansıtacak şekilde titizlikle seçilmiş. Yazar, ayrılık ve ölümün ağırlığını hissettiren, ama aynı zamanda Anadolu'nun sıcaklığını ve renklerini de barındıran bir üslupla, okuyucuyu adeta zamanın içinde bir yolculuğa çıkarıyor. Karakterlerin derinliği, duygusal yoğunluğu ve Ağıtçı Kadın'ın içsel monologları, okuru hikayenin içine çekerken, aynı zamanda onunla birlikte bu uzun ve meşakkatli yolculuğa çıkma isteği uyandırıyor.
Peki, siz de Ağıtçı Kadın gibi bir sevdanın peşinden, yitip gitmiş anıların izinde, her şeye rağmen yollara düşer miydiniz?