Bir portre ile başlayan kitabın öyküleri birbirinden bağımsız gibi dursa da aslında hepsi aynı portrenin etrafında şekilleniyor. Tomris Uyar'in bu öykülerin
merkezine annesini aldığı Söyleniyor. Kitabın ismi sizi
yanıltmasin çünkü otuzlu yaş değil, otuzlu yılların kadını.Öykülerin bitişi ve birbirlerine geçişte hayatta yaşanılmış yarım kalmışlıkları hissediyorsunuz. Tüm bunlara rağmen bir şekilde devam eden hayat gibi ilerleyen öyküler bir anda bitiyor; daha da okumak istediğiniz anda.Kadınların iç dünyaları, yaşanmışlıkları, hayalleri, evlilikleri,annelikleri derken dönemin siyasi durumu, ekonomisi, ataerkil toplum ve kültürel problemleri de bir tablo gibi okuyucuya aktarılmış. Yorumu size bırakılmış firça darbeleri net bir tablo
gibi. 1930'lardan 90'lara kadar da uzanan bir birikim var burada. Dinlendiren ve yormayan bu kitap her sıfatıyla düşünen, sorgulayan, üreten ve durmayan tüm kadınlara gelsin.