Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
68 syf.
·
Puan vermedi
·
21 günde okudu
Edip Cansever (1928–1986) İstanbul’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi’nden mezun olduktan sonra girdiği Yüksek Ticaret Okulu’ndaki öğrenimini yarıda bırakarak babasının Kapalıçarşı’daki dükkânında ticarete başladı ve 1976 yılına kadar anti­kacılık yaptı. Turgut Uyar ve Cemal Süreya ile birlikte “İkinci Yeni”nin öncü şa­irleri arasında anılan
Çağrılmayan Yakup
Çağrılmayan YakupEdip Cansever · Yapı Kredi Yayınları · 2018640 okunma
Günaydın...
Galiba sizinle tüm gerçekleri oturup konuşmanın zamanı geldi.. Paylaşımlarıma dikkat ediyor musunuz? Bir kısım paylaşımlarım, akıl potansiyelinin dahi çaresiz kaldığı, kendi gönl-i idrak ve tahayyüllerimle yazılmış, sonsuzluğa kucak açmış, okuyanı o, mistik ve egzotik huzurun avuçlarının içine gark eden, boyut ötesi bilgiler... Diğer kısım
Reklam
.... Sen çok güçlü bir kadınsın “Sen çok güçlü bir kadınsın, böyle ne istediğini, nasıl davranması gerektiğini bilen kadınlar benim çok hoşuma gidiyor, kimseye bağlı değilsin.” Bu sözleri, otobüs durağında benimle birlikte bekleyen çiftin konuşmasına kulak misafiri olduğumda duydum. Meselemiz bu türden modern kadın tarifleri. Kimseye ihtiyacı
Buruk Bir Mayıs Anısı
Omzumda çantam, elimde palto, hava güzel, arkadaşlarla gezintiye çıkmışım. "Çay içelim mi?" diyor içimizden biri. Gözümün önüne iki hafta öncesi geliyor. Onunla güzel sakin bir mekânda karşılıklı oturuyoruz. Ben ona bakıyorum o önünde duran çay bardağına. Bir yandan çayını yudumluyor bir yandan bardağın kenarıyla oynuyor. Sanki bütün
104 syf.
6/10 puan verdi
·
4 günde okudu
merhabalarr benim için zor olan bi okuma deneyimini daha geride bırakmış oldum. jean teule ile ilk defa bu eserinde tanıştım ve pek de mutlu olduğum söylenemez. kitaba başlarken beklentilerim daha başka şeylerdi. aslında konu olarak bi sıkıntı yok az çok tahmin ettiğim şekilde ilerledi ama yazarın dili mi yoksa akıcılık mı bilmiyorum bi eksiklik
Dansa Davet
Dansa DavetJean Teule · Sel Yayıncılık · 20204,702 okunma
ARKANDA KALAN GECE
Olamadık işte biz, Olamadık sakin sahillerde, Kalabalıklarda esrarengiz. Bir sır bile hele ki, Dedikodu olsa yine iyi. Aynı sokaklardan geçecekken, Şeytan'ın aklına gelmeyecek bahaneler...
Reklam
50 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Stefan Zweig-Mecburiyet Yaşar Kemal'in Bir Ada Hikayesi roman serisinden bir sözüyle başlamak istiyorum: "Aah savaş, seni icat eden görmesin cennet. Aaaah, savaş. Şu yeryüzünde canlı koymadı kırdı geçirdi gökteki kuşu, yerdeki börtü böceği, sudaki balığı..." Stefan Zweig savaş karşıtı görüşlerini çoğu kitabında dile getiriyor. Bu kitabı da onlardan birisi. Çok kısa çerezlik olarak nitelendireceğimiz ama etkisi bir o kadar büyük bir kitap. Savaştan kaçıp eşiyle birlikte İsviçre'ye yerleşen Ferdinand'ı sabah uyandığında kapısında bir mektup bekler. Mektupta vatan görevi için ordudan askere çağırılmaktadır. Bir yanda eşi bir yanda vatanı? Böyle bir seçim yapmaya "mecbur" kalır Ferdinand. Hayatta seçimler yapmaya mecbur kalmak, bir şeylerden ödün vermek ne kadar zor bunu anlatır Stefan Zweig. Üstelik bunu bir savaş uğruna yapınca... -Ben özgürlüğümden başka bir şey istemiyorum. -İnsanın kendi iradesine, kendi inancına rağmen onlara hizmet etmesi değil mi, korkunç olan? -Ben de tek bir vazifem olduğunu biliyorum, insan olmak ve çalışmak. -Sen onlar için bir rakamdan, bir sayıdan ibaretsin, bir alet, anlamsızca ve vicdansızca ölüme gönderilen bir askersin yalnızca, oysa benim için kanlı canlı bir insansın, bu nedenle onlara katılmana izin vermeyeceğim. Onlar istedi diye senden vazgeçmeyeceğim. -İnsan kendini kaçak hissettikten sonra hiçbir yerde özgür değildir, içerde ya da dışarda olmuş hiç fark etmez. -Hak! Hukuk! Bugün dünyanın neresinde hak kaldı. İnsanlar onu katletti. Herkesin hakları var, fakat onların, onların gücü var ve bugün güç demek her şey demek.
Mecburiyet
MecburiyetStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202162,3bin okunma
Hisler
Hayatımda bu kadar bunaldığımı, nefesimin kesildiğini hissettiğim ilk an değil. Maalesef ki bu hissi çok yakından tanıyorum. Ama aşina olmak hiçbir duyguyu daha kolay ya da çekilebilir kılmıyor. Boğazımın ortasında kocaman bir yumru var ve ben bunu nasıl iyileştireceğimi bilmiyorum. Her zaman bir şeyler için geç kaldığımı hissettim içten içe ve
Tanrım Biraz Konuşabilir miyiz?
Çünkü artık birbirimize inancımız kalmadı ve bunu itiraf etme zamanı geldi. Ben, insanlığı kurtarmayı bırak, kendimi bile kurtaramadım ve sen de elimi çok erken bıraktın. Bu durum için akılcı bir korelasyon kurarsam sen suçlu çıkarsın, biliyorsun. Fakat duygusal bir iç dökümü yaparsam da ben suçlu çıkarım, biliyorum. Bırakalım kim suçlu durumlarını, biraz şiir içtim duygusalım ve karşında olabildiğince çıplak. İsyan etme yaşını geçtim, kabulleniş yaşındayım. Biliyor musun sana inanmayı bıraktığımı kendime 22 yaşımda itiraf ettim, tekrar inandığımı itiraf edeceğim yaşımı merak ediyorum. Çünkü sana tekrar inanmaya başladığım zaman kendime de inanmış olurum herhalde değil mi? Sonuçta sen yarattın beni. Tanrım kendime tekrar inanmayı çok istiyorum, bunun için ilâhi güçlerin yardımcı olmaz mı? Ya da o güç içimde bir yerlerde saklı ama içimde çoktan kaybolduğu için mi bulamıyorum? Tanrım biliyor musun yarattığın insanları sevmiyorum. İnsanlara güvendin ama olmadı. Tanrım gerçekten sana edilen duaları duyuyor musun yoksa insanlardan bir şey olmayacağını erken fark edip bırakıp gittin mi? Çünkü beni hiç duymadın.. Tanrım galiba kendime inanmam için sana inanmam lazım, ama sana sırf bu yüzden inansam çok bencilce olur mu? Tanrım elimi tutabileceğin yaşı geçtim, biliyorum. Ama senin için sorun olmazsa tekrar elimi tutsan olur mu? -R.B.K, Tanrım biraz konuşabilir miyiz...?
c) İbret Verici Bir Olay
Türkiye geneline yayılmış bulunan alışveriş merkezleri Migros'ta da durum farklı değil... Yalnız burada cereyan eden farklı bir olaya şahit oluyoruz. Gerçi bu hadise birçok yerde olup gidiyor, ama farkına varıp da hakkını aramak isteyenler hemen hemen yok denecek kadar az... İşte bu "az"lardan biri de Zekeriya Alşan ve ailesi...
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.