Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gerçekler Ortaya Çıkmasın Diye Soru Sormak Yasak
Din adamı, bundan başka bir de Kur'an'ın: ''Size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyler sormayın"(K.Maide 101-102)şeklindeki ya da buna benzer diğer ayetlerini öne sürerek mü'min kişileri soru sormak ve hele tartışmak hevesinden uzak kılar.Çünkü soru sorma ve tartışma geleneğinin islam dini'ni temellerinden sarsabileceği görüşüne saplıdır.Şunu bilir ki Emevi'ler ve Abbasi'ler döneminin bazı halifeleri zamanında din sorunlarının tartışılır olması, islamın özüne bağlı çevrelerce bu şekilde kabul edilmiş ve önlenmiş ve bu işe girişenler ''dinsiz" ve "bilgisiz" diye bellenmiş ve bu tutum bugüne dek sürüp gelmiştir.Gerçekten de bu halifeler döneminde yer alan fikir alışverişi sırasında Kur'an'ın bile Tanrı sözleri değil fakat insan yapısı bir kitap olduğu öne sürülmüş ve bu tür eğilimler şeriatçılara pek tehlikeli görünmüştür.
Malumpaşa'nın 15.09.1947 günlü ikinci sayısında "Mahkeme Koridorlarında" köşesinde "Gün Uğursuzun" başlıklı bir yazı yayımlanmıştı. Aynı yazı bu sayının üçüncü sayfasına yeniden konmuştur. Yedi-Sekiz Paşa · 13 Mayıs 1949 · Sayı: 3 Gazetenin bu sayısında toplatma haberi yoktur. Birinci sayfadan "Ne Mutlu Tokum
Reklam
Malumpaşa'nın 15.09.1947 günlü ikinci sayısında "Mahkeme Koridorlarında" köşesinde "Gün Uğursuzun" başlıklı bir yazı yayımlanmıştı. Aynı yazı bu sayının üçüncü sayfasına yeniden konmuştur. Yedi-Sekiz Paşa · 13 Mayıs 1949 · Sayı: 3 Gazetenin bu sayısında toplatma haberi yoktur. Birinci sayfadan "Ne Mutlu Tokum
Mathilda karakteri ve Leon karakteri bu kitabın farklı bir versiyonu...
onu hep seviyordu, ne var ki küçük bir kıza çok soru sormamak gerekirdi. Ne, "Size özgürlü- ğünüzü geri veriyorum," diyebilir, ne de böylesi saçma bir başka cümle kurabilirdi, ancak
Rıfat Ilgaz'ın hastaneye yatışı ile ilgili, Başdan gazetesinin, 28.1.1949 gün ve 25. sayısında şu haber verilmiştir: "... hastaneden çıkan Ilgaz, on gün kadar savcılıkta ifadeler ve muhakemelerle meşgul olmuş ve tekrar hastalığı arttığından yatağa düşmüştür. Rıfat'ı para ile yatıracak bir hastane dahi bulunamamış, nihayet Vali Vekili Haluk
"Recep Peker Hapı Yuttu", "Kazıklı Resmi Tazim" başlıklı yazılardan başka "Hakkınızı Helal Edin Dostlar" başlığıyla Markopaşa'nın birinci sayısında "Şakalar" köşesinde yazılanlar yeniden verilmiş. Bir başka yazı da "Nasıl Girer" başlığını taşıyor. Okuyalım. 1947 yılında yazıldığını düşünerek son
Reklam
Katlanamadığınız, sinirli olduğunuz, size hata yapan insanların bir listesini yapın ve kendinize sorun, "Ben bu duruma nasıl dahil oldum? Bu ilişkiye nasıl başladım? Beni etkileyen şeyler nelerdi? Bu davranışlarım dışarıdan bakan bir gözlemci tarafından nasıl görünüyordu? Sakın, tekrar ediyorum, sakın diğer insanın yaptığı kötü şeye odaklanmayın. Suçlayacak birini aramıyoruz. Bunu hayatımız boyunca yaptık ve bizi hiçbir yere getirmedi. Elimize geçen tek şey bir şeyler kötü gittiğinde suçlanmış bir yığın insan listesi! Uzun, işe yaramaz bir liste! Gerçek soru, sorulması gereken asıl soru şu ki 'Tüm bunların içinde ben tam olarak neredeyim? Odaya giren o kapıyı nasıl açtım?' Ben o kapıyı dokuz yaşımda, beğeni kazanmak uğruna yalan söyleyerek açtım. Siz nasıl açtınız?"
Sayfa 120
Söyle bana toprak ana , gerçeği söyle : İnsanlar savaşmadan yaşayamazlar mı ? - Çok güç bir soru sordun Tolgonay . Nice nice milletler savaş sonunda yok olup gittiler, nice nice şehirler yanıp kül oldu ve toprak olarak üzerimde insan ayağının izini görmek için yüzyıllarca beklediğim çağlar oldu. İnsanlar ne zaman bir savaş başlatacak olsa , onlara şöyle diyorum: "Durun! Kan dökmeyin!" Şimdi de tekrar ediyorum : "Ey dağların , denizlerin öbür tarafındaki insanlar , siz ki mavi göğün altında yaşıyorsunuz , savaş neyinize gerek? Ben toprağım , bana bakın ! Ben herbiriniz için aynıyım ve siz de benim gözümde eşitsiniz. Benim için önemli olan sizin sözleriniz değildir. Ben sizin dostluğunuza muhtacım , çalışmanıza , beni işlemenize ! Saban izine bir çekirdek , bir tohum tanesi atın , size yüz katını vereyim ! Evler kutun, temek olayım! Üreyin , çoğalın hepinize güzel barınak olayım ! Derinim, yüksekliğim , büyüğüm, ucum bucağım da yok.. Hepinize yeterim ben..." Sen de bana insanlar savaşmadan yaşayamaz mı diyorsun Tolgonay. Bu bana bağlı değil ki. Siz insanlara , niyetinize , irade ve bilgeliğinize bağlı.
Katlanamadığınız, sinirli olduğunuz , size hata yapan insanların bir listesini yapın ve kendinize sorun” Ben bu duruma nasıl dahil oldum ? Bu ilişkiye nasıl başladım ? Beni etkileyen şeyler nelerdi? Bu davranışlarım dışarıdan bakan bir gözlemci tarafından nasıl görünüyordu? Sakın,tekrar ediyorum , sakın diğer insanın yaptığı kötü şeye odaklanmayın. Suçlayacak birisini aramıyoruz. Bunu hayatımız boyunca yaptık ve bizi hiçbir yere getirmedi. Elimize geçen tek şey bir şeyler kötü gittiğinde suçlanmış bir yığın insan listesi! Uzun işe yaramaz bir liste! Gerçek soru , sorulması gereken asıl soru şu ki’Tüm bunların içinde ben tam olarak neredeyim? Odaya giren o kapıyı nasıl açtım?’ “
Sayfa 119Kitabı okudu
Nihayetinde maymunun dalaverelerinin sonu kocaman bir hiç olacak, maymun zekâsı size ihanet edecek ve maymun şansı kalmayacak. İşte o noktadan sonra hayatta neyin önemli olduğunu anlayacaksınız. Üstelik onca dalavere, zekâ ve şansla elde edemediğimiz bir şeydir bu; onlar gittiğinde elinizde kalandır. Siz pek çok şeysiniz. Ama en önemli olan siz, dalavereler çeviren değil dalaverelerin sonu hüsran olduğunda elinizde kalandır. En önemli siz, kurnazlıktan zevk alan değil bu kurnazlık ebediyen kaybolduğunda elinizde kalandır. En önemli siz, şansınız yaver giderkenki değil şans yüzünüze gülmediğinde elinizde kalandır. Sona geldiğinizde, maymun sizi hep hüsrana uğratacaktır. Kendinize sorabileceğiniz en can alıcı soru şudur: Sona gelindiğinde elde kalan kimdir?
Sayfa 19 - Maya Kitap, 1. Baskı, Mart 2015, Türkçesi: Esra ÖzkayaKitabı okudu
Reklam
Her zaman sarhoş olmak gerek. Her şey burada: tek soru bu. Sizi omuzlarınızdan tutup sarsan ve toprağa doğru fırlatan Zamanın korkunç ağırlığını sırtınızda hissetmemek için kendinizi aralıksız bir şekilde sarhoş etmeniz gerek. Peki neyle? Şarap, şiir ya da erdemle; seçim sizin. Fakat mutlaka kendinizi sarhoş edin. Ve eğer zaman zaman bir saray merdiveninde, bir tepede duran yeşil otta, odanızın iç karartan yalnızlığında ayılırsanız, sarhoşluğunuz çoktan azalmış veya ortadan kaybolmuşsa, rüzgâra, dalgalara, bir yıldıza, bir kuşa, bir duvar saatine; akan, ses çıkaran, dönüp duran, şakıyan, konuşan her şeye zamanı sorun. Rüzgâr, dalgalar, yıldız, kuş, duvar saati, hepsi de size şöyle cevap verecektir: "Sarhoş olma zamanı; Zamanın büyülenmiş köleleri olmamak için hiç durmadan sarhoş olun! Şarap, şiir ya da erdemle; seçim sizin.
Lotte’yi bırakıp gitmek... Bunu nasıl yapabildim, hâlâ şaşıyorum. Çünkü, bakın, -siz de bir yürek taşıyorsunuz,- size biri gelse, ya da gelmiş olsa, ya da gelecek olsa, her ne ise ve dese ki, Lotte’yi bırak da git! -Ne yapardınız?- Bu da nasıl soru, değil mi? - Ya, ama ben de bir yürek taşıyorum ve ben alıp başımı gittim. Siz buna ister büyüklük deyin, ister başka şey... gittim. İyi mi eltim, kötü mü? Bilmiyorum. Bu işi böylece, hatta fazla zorluk çekmeden yapıvermiştim. Şimdi ise bunu nasıl yapabildim diye,-kendi kendime şaşıyorum. -İşin acı yanı da bu değil mi aslında?
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.